Bu yıl üçüncüsü düzenlenen İstanbul Otomotiv Kongresi “Automotivist 2010”da konuşan Ergün, Türkiye’nin büyük bir otomobil potansiyeli bulunduğunu, gelecek 5-10 yıl içinde iç pazarda yılda 1 milyondan fazla otomobil satışının gündeme geleceğini ifade etti. Böyle bir ortamda yeni bir otomobil markası üretmenin, yeni tasarımlar geliştirmenin Türkiye’ye büyük avantaj sağlayacağına değinen Bakan Ergün, “Otomotiv sektörünün kalitesi ve ihracat kabiliyetini de dikkate aldığımızda Türkiye’de yeni bir otomobil markası, modeli, tasarımına imkân ve ihtiyaç da vardır. İsterseniz bunu beraber bir araya gelip yapın, isterseniz bireysel olarak yapın, isterseniz Ford’la ortak yapın, isterseniz İtalyanlarla, Almanlarla, Japonlarla, Korelilerle ortak yapın, ama yapın” diye konuştu.
Bugüne kadar sabotaja uğradı
Türkiye’nin buna ihtiyacının olduğunu, toplumun beklentileri bulunduğunu kaydeden Ergün şöyle dedi:
“Bugüne kadar otomotiv sektöründe markalaşma teşebbüsleri adeta sabotaja uğradı. Bunlardan bir tanesi Devrim otomobilleri konusudur, diğeri de Anadol markasıdır. Aslında Anadol, markalaşmaya çok müsait bir isimdi ancak aleyhinde o kadar karalama kampanyası yapıldı ki, ülke olarak büyük bir fırsatı kaçırdık. Artık bu tür sabotajlara izin vermeyiz. Buna sadece hükümet olarak izin vermeyiz demiyorum, buna artık toplum olarak izin vermeyiz, hukuk ve adalet olarak izin vermeyiz.”
Elektrikli araç kullanacağız
Ergün, elektrikli araçların kullanımını yaygınlaştırmak amacıyla kamu alımlarında bu araçlara ağırlık vermeyi, böylece topluma bu konuda öncülük edeceklerini kaydetti. Ergün, bakanlık olarak 81 il müdürlüğü için alacakları araçların bir bölümünün elektrikli araç olmasına karar verdiklerini bildirdi. Gelecek 10 yılda Avrupa’daki her 5 araçtan birinin elektrikli araç olacağının tahmin edildiğine işaret eden Ergün, hükümet olarak, Türkiye’de elektrikli araçların hem üretilmesine hem de kullanılmasına büyük önem verdiklerini kaydetti.
Yatırımcı ilgisi artıyor
Ergün, nüfus, coğrafi konum, nitelikli işgücü, ekonomik performans gibi birçok özellikleri, uluslararası yatırımcıların ülkemize olan ilgisini arttığını kaydetti.
Renault’nun Türkiye’de elektrikli araç üretimine başladığını, son olarak Opel’in ticari araç bazı modellerini Türkiye’de üretme kararı aldığını hatırlatan Ergün, “Chery’den sonra otomotiv sektöründe faaliyet gösteren 2 önemli Çin firması daha ülkemize yatırım yapmayı planlıyor. Çinli DFM İzmir bölgesine yaklaşık 300 milyon dolarlık bir yatırım planlarken, BYD firması Çerkezköy civarında yatırım hazırlığı içinde. Türkiye otomotivde artık ‘üretim üssü’ olma yolundadır” diye konuştu.
Tofaş CEO’su Pandır: Yeni bir marka yaratmak kolay değil
Tofaş CEO’su Ali Pandır, mevcut piyasa koşullarında yeni bir marka yaratılmasının mümkün olmadığını kaydederek, “Şayet olsaydı, bugüne kadar birileri çıkar, bunu yapardı” dedi.
Pandır, Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün Türkiye’de yeni bir otomobil markası yaratılmasına ilişkin sorular üzerine, bunun kapalı ekonomi döneminde daha kolay yapılabildiğini ancak mevcut piyasa koşullarında pek fizıbıl olmadığını bildirdi. Böyle bir girişim için devletin büyük destek vermesi ve iç pazarda satışların en az bir milyon adet düzeyinde gerçekleşmesi gerektiğini söyleyen Pandır şöyle dedi:
“Bir marka yaratılması durumunda sadece iç piyasayla yetinmek mümkün değil. İç pazarda 100 binin üzerinde satmanız, 5-6 yıl boyunca milyarlarca doları bulan bütçelerle en az 7-8 ülkede tanıtımlar yapmalısınız. Dolayısıyla kolay değil.”
Türkiye’deki uluslararası firmaların biraraya gelerek, böyle bir marka yaratmasının da zor olacağına değinen Pandır, “Şu anda otomotivdeki büyük oyuncuların Türkiye’de bir araya gelip de ‘Türk markasını beraber yaratalım’ demesi zor bir ihtimal. Ama başka yeni yatırımcılar çıkar mı bilemiyorum. Bu konuda şu an için yorum yapmak mümkün değil’’ diye konuştu.
Ali Pandır, “Bir Türk markası yaratılabilmesi için teşvikler olması, Türkiye’nin serbest ticaret anlaşmalarıyla imtiyazlarının bulunduğu ülkelere ihraç edilebilmeli, iç pazarda 300-400 bin adet satılabilmeli. Bugün Malezya’da ya da İran’da marka yaratıldıysa, bu pazarlarda 1-2 milyon araç satılması, ekonominin dışa çok açık olmaması sayesinde yapıldı. Ancak onlar da dış pazarlarda etkin olamıyorlar” dedi.
Pandır, yeni marka yerine yan sanayinin teşvik edilebileceğini kaydetti. Pandır, kullanana olduğu kadar üretene de teşvik verilmesi halinde elektrikli Doblo üretip, 20 bin euro’dan satabileceklerini de dile getirdi.
Koç: Küresel piyasaların önde gelen oyuncularından olabiliriz
Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç, Türk otomotiv sektörünün krizde zorlu bir sınav verdiğini, ancak rüştünü ispat ettiğini belirterek, “Gelişmiş yan sanayi ve tecrübeli işgücü gibi diğer kuvvetli avantajları da devreye sokarak, sektörümüzü küresel piyasaların en önde gelen oyuncularından biri haline getirmememiz için hiçbir neden olmadığını düşünüyoruz“ dedi.
Koç, Automotivist 2010’un açılışında yaptığı konuşmada otomotivin, kuralları çok sert, küresel anlamda çetin rekabetin yaşandığı bir sektör olduğunu ve son küresel krizden de en çok etkilenen sektörlerin başında geldiğini hatırlatarak sektörün asla hata kabul etmediğini söyledi.
Koç, “Bugün, otomotiv endüstrimiz, gelişmiş altyapısı ve mevzuatıyla, her büyüklükteki yatırımı yapabilecek kapasitededir. Teknoloji, Ar-Ge ve maliyet yapısıyla bölge ülkelerine göre ciddi bir rekabet avantajına sahiptir. Gelişmiş yan sanayi ve tecrübeli işgücü gibi diğer kuvvetli avantajları da devreye sokarak, sektörümüzü küresel piyasaların en önde gelen oyuncularından biri haline getirmememiz için hiçbir neden olmadığını düşünüyoruz” diye konuştu.
Otomotivde oyun alanının ve kuralların değiştiğini, alan ve kural değişikliğinin görünen en önemli unsurlarından birinin çevreci ve alternatif yakıtlı araçlar olduğunu hatırlatan Koç, bu tip araçların ekonomik açıdan tüketiciye cazip geldiği ölçüde popüler hale gelebileceğini kaydetti. Hem üreticiyi hem de tüketiciyi teşvik edecek uygulamaların yanı sıra vergi desteğinin sektöre ivme kazandıracağını ifade eden Koç şöyle dedi:
“Türk otomotiv sektörü büyük bir inançla çalışmalarını sürdürüyor. Bunların kalıcı sonuçlar verebilmesi ve sürdürülebilir hale gelmesi için verilecek destekler sektörümüzü yüreklendirecektir. Amaç çevreyi korumak ise bu kapsamda, sadece elektrikli araçlara değil, elektrikli araçlarla beraber tüm çevreci araçlara sağlanacak destekler sektörün önünü daha da açacaktır.”
‘Gelişimin parçası olmak istiyoruz’
Bu yıl 3. kez düzenlenen “Otomotivde Enerji Dönüşümü ve Emisyon” konulu Automotiveİst 2010 kongresine video konferansla katılan Peugeot Başkanı Vincent Rambaud, Türkiye’nin, büyüme potansiyeli ve bulunduğu coğrafi bölgede sahip olduğu stratejik konumu nedeniyle, yabancı yatırımcıların gözünde büyük öneme sahip olan bir ülke olduğunu söyledi.
Türkiye’nin, satışlarının yüzde 42’sini Avrupa dışında gerçekleştiren Peugeot’nun dünya stratejisinde büyüme potansiyeli açısından önemli bir konumaz sahip olduğuna değinen Rambaud, “Türkiye yüksek büyüme potansiyeli sunan ülkelerden biridir. Bugün pazarın 2010 yılı sonunda 700 binden fazla satışa doğru gelişmesi bunun bir teyididir” dedi.
Peugeot’nun çevre koruma bakımından yüksek performans sunan elektrik ve hibrid gibi modern teknolojileriyle de Türkiye pazarına girmek istediğini söyleyen Rambaud, “Türk otomotiv pazarında gelişminin önemli bir parçası olmak istiyoruz. Bu araçlarla ilgili olarak vergi mevzuatında yeni düzenlemelerin hazırlanması, bu ulaşım araçlarının yaygınlaştırılması için öncelikli hedef olmalı” dedi.
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir:
Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın
görüşüne aykırı olabilir.