Eurofer: Avrupa Çeliği Olmadan Inovasyon ve Refah da Olmaz
Avrupa Çelik Derneği (Eurofer), Avrupa halkı, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Hükümetleri ve Avrupalı Milletvekilleri için 2014-2018 yıllarını kapsayan çelik manifestosunu yayımladı.
Avrupa Çelik Derneği (Eurofer), Avrupa halkı, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Hükümetleri ve Avrupalı Milletvekilleri için 2014-2018 yıllarını kapsayan çelik manifestosunu yayımladı.
Çeliğin Avrupalı olduğu ve o şekilde kalması gerektiği belirtilen Manifestoda, endüstriyel büyüme, inovasyon, istihdam ve sosyal refah için AB politikalarının yeniden düzenlenmesi gereğine dikkat çekilerek, “Çelik’in Avrupa’da üretilmeye devam edilmesi hayati önem taşıyor” vurgusu yapılıyor.
Avrupa’da üretilen çeliğin, Avrupa ekonomisinin temelini oluşturduğu, ayrıca otomotiv, inşaat, makine, ev aletleri ve düşük karbon enerjileri gibi başlıca değer zincirlerinin temelinde önemli bir fonksiyon icra ettiği belirtilen manifestoda, çeliğin, inovasyon, kaynak verimliliği, çevrenin korunması, istihdam ve büyüme gibi alanlar açısından Avrupa’nın ayrılmaz bir parçası olduğu ve Avrupa’nın global arenada rekabet edebilmesinde temel bir görev üstlendiği ifade ediliyor.
Manifestoda, Avrupa çelik endüstrisinin,
· 350.000 kalifiye istihdam yarattığı,
· Avrupa’da üretilen çeliğe dayalı, çelik arz zincirinde Avrupa genelinde 1.500.000 kişilik dolaylı istihdam oluşturduğu,
· 500 üretim alanında faaliyet gösterdiği,
· Her yıl 170 milyon tonluk üretim gerçekleştirdiği,
· Her yıl AB’nin GSYH’sinin % 1.4’üne tekabül eden 170 milyar Euro civarında ciro yarattığı,
· % 100 geri dönüştürülebilir ürünleri ekonomiye kattığı,
· 1990 yılından bu yana, AB’nin çelik üretiminden kaynaklanan sera gazı emisyonlarını % 25 oranında azalttığı,
· İnovatif çelik uygulamaları sayesinde, 2030 yılına kadar 450 milyon ton karbondioksit salınımı tasarrufu yaptığı
vurgulanıyor.
Bugün Avrupa çeliğinin tehdit altında olduğu vurgulanan manifestoda, 2007 yılından bu yana
· Çelik sektöründeki istihdamın % 15 oranında azaldığı,
· Üretim seviyelerinin % 20 oranında gerilediği,
· AB genelinde, endüstriyel elektrik fiyatlarının ABD’ye kıyasla % 200 oranında daha yüksek bir seviyede bulunduğu,
· ABD’ye kıyasla, endüstriyel doğalgaz fiyatlarının % 300 oranında daha yüksek olduğu,
belirtilerek, bu durumun Avrupa’da bir tür endüstriyel müze yarattığına ve Avrupa çeliği olmadan refah ve inovasyonun mümkün olmayacağına dikkat çekiliyor.
Manifesyo’da, “endüstrinin belkemiği” olarak kabul edilen çelik endüstrisi Avrupa’da tutulmak isteniyorsa,
· Avrupa endüstriyel enerji ve iklim politikalarının, iklim değişikliği hedeflerinin, endüstriyel üretim hedeflerinin yeniden düzenlenmesine,
· Bürokratik yüklerin azaltılmasına ve endüstriyel yatırımların teşvik edilmesine,
· Çelik endüstrisine rekabetçi seviyelerden enerji fiyatları uygulanmasına; karbon ve enerji fiyatlarının, sürdürülen politikalar aracılığı ile tek taraflı bir şekilde arttırılmasının önüne geçilmesine,
· Çelik endüstrisine yönelik olarak, teknik ve ekonomik açıdan ulaşılabilir iklim değişikliği hedeflerinin belirlenmesine,
· AB Emisyon Ticareti Planı’nın acilen revize edilmesine ve yüksek performans gösteren kuruluşların ücretsiz CO2 izinleri alma konusunda herhangi bir sıkıntı yaşamamaları gerektiğine ve CO2 maliyetlerinin elektrik enerjisi fiyatları aracılığıyla bu kuruluşlara yansıtılmamasına,
· Üye ülkelerin endüstrilerini karbonsuzlaştırma ve enerji sürşarjlarından muaf tutabilmelerine imkan sağlanmasına,
· Avrupa’nın, dünyanın hiçbir yerinde hiç kimsenin uygulamadığı kadar iddialı, gerçekçi olmayan ve tek taraflı CO2 azaltım hedefleri benimsememesine
ihtiyaç duyulduğuna vurgu yapılıyor.
Manifestoda, Avrupa imalat sanayine ve çelik endüstrisine zarar vermeden, AB enerji ve iklim değişikliği politikalarında her iki tarafın da kazançlı çıkabileceği çözümler bulunabileceğinin altı çiziliyor.
KAYNAK: ÇELİK ÜRETİCİLERİ DERNEĞİ
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir: Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın görüşüne aykırı olabilir.