İsdemir A.Ş. Genel Müdürü Recep Özhan, Maliyette ve kalitede rekabetçi olmamız lazım
Doğu Akdeniz Kalkınma Ajansı (DOĞAKA) ve Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi organizasyonu ve Türkiye Demir Çelik Üreticileri Derneği (DÇÜD) işbirliği ile gerçekleştirilen Osmaniye Demir Çelik Paneli’nin “Bölgemizde Demir Çelik Sektörünün Büyüme Fırsatları” başlıklı ikinci oturumunun Başkanlığını yürüten Türkiye Demir Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri Dr. Veysel Yayan..
Doğu Akdeniz Kalkınma Ajansı (DOĞAKA) ve Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi organizasyonu ve Türkiye Demir Çelik Üreticileri Derneği (DÇÜD) işbirliği ile gerçekleştirilen Osmaniye Demir Çelik Paneli’nin “Bölgemizde Demir Çelik Sektörünün Büyüme Fırsatları” başlıklı ikinci oturumunun Başkanlığını yürüten Türkiye Demir Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri Dr. Veysel Yayan, oturumun açılışında, ilk oturumda çelik sektörü ile ilgili olarak sunulan göstergelerin, tam bir başarı hikayesi olduğunu, her kuruluşun bu hikayede ayrı bir rolünün bulunduğunu belirterek, “Bu bölgede hiçbir kuruluş yokken İsdemir vardı. İsdemir bölgenin en eski çelik üreticisi ve hem bölge hem de Türkiye için çok önemli bir kuruluş. Geçmişte birçok kez kapanma durumuna geldi. Daha fazla sürdürülemez, hurda yapılsın denildi. Ancak bölge ekonomisi için taşıdığı önem göz önünde bulundurularak, özelleştirildi ve Erdemir’in uzman ellerine teslim edildi. Özelleştirmenin ardından, İsdemir yeniden bölge ekonomisine hayat veren bir kuruluş haline geldi” dedi.
“Osmaniye-İskenderun Bölgesinde Demir Çelik Sektörünün Büyüme Fırsatları ve Yatırımlar” başlıklı sunumunda, sektörün son yıllarda gösterdiği büyüme performansını devam ettirip ettiremeyeceği, devam ettirebilirse bu büyümenin hangi koşullarda mümkün olabileceğini ortaya koymaya çalışacağını belirten İsdemir A.Ş. Genel Müdürü Recep Özhan, 2000-2012 yılları arasında dünya çelik kapasitesinin iki misli civarında artış gösterdiğini, kapasitenin 2 milyar ton düzeyinde olduğu bir dönemde, üretimin 1.5milyar ton seviyesinde gerçekleşmesinin, 500 milyon ton civarında atıl kapasitenin bulunduğunu ortaya koyduğunu söyledi.
Türkiye’nin ham çelik üretim kapasitesinin, 50 milyon tona ulaştığını, 2007-2012 yılları arasındaki dönemde, kapasitesini % 32.4 oranında arttıran ve bu yönüyle dünyada kapasitesini en hızlı arttıran dördüncü ülke olan Türkiye’nin, dünya çelik endüstrisindeki büyümede de önemli bir etken olduğunu belirten Özhan, Türkiye’nin ham çelik üretim kapasitesinin 50 milyon tona ulaşmış olmasına rağmen, sözkonusu kapasitenin % 30 oranındaki kısmının halen kullanılamadığını, kullanılamayan kapasitenin ise, iç satışlar ve ihracat açısından bakıldığında ciddi bir kayıp olduğunu söyledi.
Ülkemizde sanayi yatırımları ağırlıklı olarak Marmara (İstanbul-Kocaeli), İzmir, Mersin, Konya ve Adana bölgelerinde yoğunlaşmışken, çelik sektörünün İskenderun-Osmaniye bölgesinde yoğunlaştığının görüldüğünü, bölgedeki çelik üretim kapasitesi geçmişte diğer bölgelerin gerisinde iken, son yıllarda gerçekleştirilen yatırımlar ile 1. sıraya yükseldiğini belirten Özhan, 2005-2012 döneminde, Türkiye’nin toplam ham çelik üretim kapasitesi % 99 oranında artış gösterirken, bölgenin kapasitesinin % 290 oranında arttığını, bu sayede, bölgenin Türkiye’nin toplam kapasitesi içerisindeki payının, % 17’den % 33’e kadar yükseldiğini açıkladı.
Doğu Akdeniz bölgesinde, çelik sektörünün ülkenin en büyük üretim merkezi haline gelmiş olmasına rağmen, çelik sektöründeki bu hızlı gelişimin bölgeye aynı hızla yansıyıp yansımadığına bakılması gerektiğini belirten Özhan, “Çelik sektöründeki büyümenin bölgeye yansıması için, çelik sektörünün yarattığı dolaylı istihdamla birlikte, bölgedeki çalışan kapasitesinin 400.000 kişi olması lazım. Sektörün bölgede elde ettiği başarıyı, diğer sektörlerin başarısı ile taçlandırması gerekiyor. Literatürde büyüme, ‘kişi başına düşen milli hasıladaki artış’ şeklinde tarif edilir. Ülkemiz yıllarca, ithal ikamesini öngören büyüme modellerini denedi. Aynı tarihlerde ise, Asya ülkeleri ihracatına önderlik edecek büyüme modellerini benimsediler. Hangi modelin daha doğru olduğunu yıllar geçtikten sonra gördük. Bugün itibariyle baktığımızda, Türkiye o günden bugüne geldiği noktada doğruyu bulmuştur. Öncelikle ithal ikamesi politikasını terk etmiştir. Sadece uzun ürünlerde 10 milyon ton ihracat yapılabiliyorsa, bu tablo, sektörün dünya ile rekabet edebilecek bir seviyeye geldiğini göstermektedir. Bunun devamı için neler yapmak lazım? Öncelikle yatırımların, dünya ile rekabet edebilen yatırımlar olması gerekiyor. İç piyasaya takılıp kalmayalım. Dünya ile maliyette, kalitede rekabet edebilen ve dünya pazarlarında aranılan ürünler üretmemiz lazım. Şayet bunları başaramazsak, bugün % 30 seviyesinde bulunan atıl duruma kalan kapasitede, daha fazlasını görmeye mahkûm oluruz. Bunun için katma değeri, rekabet gücü yüksek kaliteli ürünlere yönelmek lazım. Bu konuda İsdemir’den örnek vermek istiyorum. Bu bölgede demir çelik sektörünün yaygınlaştırılmasının yegane sebebi İsdemir’dir. Biz de yıllar itibariyle baktığınızda yerimizde durmadık. Son 5-6 yılda 3 milyar dolardan fazla yatırıma imza atarak, cumhuriyet tarihinin en büyük yatırımını yaptık. Yatırımın miktarı ile birlikte, aynı zamanda çevre dostu olduğunu da belirtmek isterim. Söz konusu yatırımın, 248 milyon dolarlık bölümünün sadece çevre yatırımlarından oluştuğunu da ayrıca belirtmekten gurur duyuyorum” şeklinde konuştu ve yabancı bir otomotiv şirketinin 250 milyon dolarlık bir yatırım plânı için, devletin arazi tahsisi, vergi indirimi gibi pek çok kolaylık göstermiş olmasına rağmen, söz konusu yatırımın Türkiye yerine Çek Cumhuriyeti’ni tercih ettiğine atıfla,İsdemir’in sadece çevre alanında yapmış olduğu yatırımların bu seviyede olduğuna dikkat çekti.
Bölgede ilk yassı çelik üretimini İsdemir’in gerçekleştirdiğini, bu yatırımların 41 büyük projeden oluştuğunu, üretim kapasitesinin 2.2 milyon tondan, 5.3 milyon tona yükseldiğini, ancak ekonomik koşullardan dolayı söz konusu kapasitenin 4.6 milyon tonunun kullanılabildiğini, şartların oluşması durumunda yıllık 10 milyon tonluk kapasiteye de çıkabileceklerini belirtenÖzhan, 3 milyar dolar tutarındaki yatırımla, yıllık 4.5 milyon tonluk üretim yapar duruma geldiklerini, bu sayede Türkiye ekonomisine her yıl 850 milyon dolar net katma değer yarattıklarını, söz konusu katma değerin 450 milyon dolarlık kısmının da yörede kaldığını ve sektörün büyümesinin yöredeki kalkınma imkânlarının da artmasına katkıda bulunduğunu söyledi.
İsdemir’in yıllık 10 milyon tonluk üretime çıkabilecek potansiyele sahip olduğunu ve bu amaçla önümüzdeki dönemde yapılacak yatırımlarda, petrol sondaj borusu, beyaz eşya pazarına yönelik IF kaliteler, otomotiv sektörüne yönelik kaliteler, soğuk ve kaplamalı ürünlerde, pazar ihtiyacına yönelik daha ince ve geniş ürünler gibi katma değeri yüksek ürünlerin üretilmesini hedefleyeceklerini belirten Özhan, bölgenin hammadde kaynaklarına yakınlık dışında, ulaşım olanakları, pazara yakınlık, insan kaynağı, su enerji yakıt kaynakları, iklim koşulları, atıkların geri dönüşümü, teşvikler ve diğer konularda avantajlı bir konumda bulunduğunu söyledi.
Her firmanın, kendisinin gerçekleştirmesi durumunda ciddi maliyetler ile karşılaşacağı AR-GE çalışmaları konusunda, sektör kuruluşları, çelik kullanıcıları ve üniversitelerin birlikte hareket etmeleri durumunda, çok daha kolay ve düşük maliyetlerle başarılı çalışmaların gerçekleştirilebileceğine dikkat çeken Özhan, bölgeye yapılacak çelik kullanan yan sanayi ve imalat sanayii yatırımları ile büyümenin devamlılığının sağlanması gerektiğini, bu anlamda, konteyner imalat tesisleri, tersaneler, çelik servis merkezleri, otomotiv ve yan sanayi, boru fabrikaları, beyaz eşya fabrikaları, vagon ve treyler fabrikaları, atık bertaraf tesisleri ve metal mobilya fabrikaları gibi bölgedeki kapasite artışını destekleyecek çelik tüketicisi sanayilerin bölgede varlığının güçlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi.
KAYNAK: DEMİR ÇELİK ÜRETİCİLERİ DERNEĞİ
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir:
Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın
görüşüne aykırı olabilir.