KANCA: Sektörümüzde lider firmalar arasında yer alıyoruz
Kanca Genel Müdürü Alper Kanca ve İhracat Müdürü Ahmet Demir ile gerçekleştirdiğimiz röportajımızı sizlerle paylaşıyoruz.
Kanca Genel Müdürü Alper Kanca ve İhracat Müdürü Ahmet Demir ile gerçekleştirdiğimiz röportajımızı sizlerle paylaşıyoruz.
Firmanızın kuruluş tarihçesi ve kurumsal kimliği hakkında bilgi verir misiniz?
Yıl 1966... İstanbul nüfusunun henüz daha 2,5 milyon olmadığı, Indira Gandhi’nin Hindistan başbakanı olduğu, Anadol marka otomobilimizin Otosan hatlarında ilk defa üretilmeye başladığı, İngiltere’nin FIFA finalinde Batı Almanya’ya attığı golde topun çizgiyi geçip geçmediğinin tartışıldığı yıllardı... Türkiye’nin büyüme rakamları, bir yıl önceki genel seçimlerin ardından, %12’leri gösteriyordu ama ekonomik olarak zor ve dışa bağımlı günlerdi. Kurucumuz Rahmetli Abdullah Bey, Trabzon’dan İstanbul’a gelerek - aslında bir süre pratikte yaptığı işi - Topkapı’da tam da bu yıl resmen firma kurarak başlattı.
1965-1970 yılları arasında sanayi üretimi zor şartlarda da olsa artış gösteriyordu. Bu 5 yılda Türkiye sanayisi %50’den fazla büyüdü ve Abdullah Bey bu beş yıl içinde canla başla çalışarak kurduğu KANCA’yı ortalamanın çok daha üzerinde büyüttü, geliştirdi. El aletleri konusunda kısa sürede isim yaptı, başarı kazandı. 1970’lerin ortalarında, Türkiye ekonomisi zor günler geçirirken, Topkapı’dan Güneşli’deki fabrikaya taşındı ve şartların aksine büyümeyi sürdürdü.
1980’lere geldiğimizde el aleti ve özellikle mengene ve işkence konusunda ustaların bir numaralı seçimi haline geldi KANCA. 1980 darbesinin henüz 2 yıl ardından, el aleti sektörünün yanında otomotiv ile çalışmaya başladı. O yıllarda Türkiye’de motorlu araç üretimi ancak 100.000 adetler seviyesindeydi ve bunun dörtte biri traktör, dörtte biri ticari araç, kalan yarısı da binek araçtı. KANCA’nın ilk müşterileri de doğal olarak Tofaş, Ford ve Renault idi.
O günlerden bugüne kadar gerek el aleti, gerekse de otomotiv sektöründe çok yol kat ettik. 30 yıl kadar imalatımızı sürdürdüğümüz Güneşli tesislerimizden de 2004 yılında Gebze TAYSAD Organize Sanayi’si içindeki 50 dönüm yerimize taşındık.
Bugün 500 kişilik kadromuz, modern tesislerimiz ve BMW, Ford, Audi gibi en büyük otomotiv şirketlerince kabul görmüş kalitemizle sektörümüzde lider firmalar arasında yer alıyoruz.
Satış-pazarlama faaliyetleriniz hakkında bilgi verir misiniz?
Faaliyetlerimizi 2 ana grupta özetleyebiliriz: Otomotiv ve El aletleri.
Bunların her biri kendi içinde kurallara, geleneklere, diğer gruptan ayrılan temel özelliklere ve müşteri kitlelerine sahip. 10 kişilik bir nalbur da bizim müşterimiz, 300 bin çalışanı olan Volkswagen grubu da. Aynı çatı altında bu farklılıkları, değişken müşteri beklentilerini yönettiğiniz müddetçe, bunlar bir avantaja dönüşüyor. Yeter ki sinerji oluşturabilecek bir firma kültürünü yerleştirin. Önemli olan bu, gerisi malum detaylar: Fuarlar, müşterilerle doğrudan temaslar, yurt dışı ilişkiler, kongreler, konferans ve uluslararası organizasyonlar...
Empati de oldukça önemli; dinleme, duyma, işitme ve ikrar. Bir müşteriye yaklaşmada en önemli adımlar bunlar. Ülkeleri, yöreleri, kültürleri, beklentileri önce anlamak. Ardından kendi teknik ve kalite dillerinizi onların diline tercüme etmek, onlara anlatmak. İletişim ve iş bağlantıları böyle başlıyor. Sonra da en keyifli kısımlarından biri olan kültürünüzü tercüme etmek ve anlatmak. Yorucu ama zevkli bir süreç satış ve pazarlama.
Üretim tesisinizi ne zaman kurdunuz, fabrika alanı, makine parkı ve çalışan sayısı hakkında bilgi verir misiniz?
Şu anda bulunduğumuz TAYSAD Organize Sanayi’deki yerimize 2004 yılında taşındık. 50 dönümlük bir alanımız var. Daha öncesini önceden anlatmıştım. Kendi Ar-Ge merkezimiz, kalıphanemiz, sıcak ve ılık dövme bölümlerimiz, ısıl işlem, talaşlı imalat ve el aleti imalat atölyelerimiz. Hepsi kendi çatımız altında. Fabrikamıza giren buğday, ekmek olarak çıkar anlayacağınız. 500 kişiye yakın bir aileyiz. Laboratuarlarımız ve Devlet tarafından onaylı Ar-Ge birimlerimiz de aynı çatı altında.
Üretimini yaptığınız ürünlerdeki kalite standartları hakkında bilgi verir misiniz?
Bir BMW alırken siz ne beklerseniz, biz BMW’ye aynısını sunuyoruz. Hataya yer yok bu sektörde.
2 litrelik benzinli bir BMW motorundan beklediğiniz performans neyse, biz müşterimize aynısını sunuyoruz. Her daim yüksek devir ve performans. BMW motorların krank millerini veriyoruz. 184 HP ve 245 HP güç üreten 2 litrelik benzinli motorlarda kullanılıyor. Anlayacağınız 320i ve 520i modellerinde bizim parçamız kullanılır. Sizin gaza bastığınızda hissettiğiniz güç ve konforu, biz omuzlarımızda sorumluluk olarak hissediyoruz. Bizim sektör bu. Her yıl yeni projeler, yeni araçlar, yeni tasarımlar ve sürekli artan bir kalite ve performans beklentisi. Sürekli yürümek gerekiyor, durduğunuz an gerilemeye de başladığınız an oluyor. Müşterilerimizin hepsi dünya oyuncusu, BMW, VW, Renault, Ford, Fiat, Bosch, Delphi... Beklentileri de öyle tabi ki.
Firma olarak orta ve uzun vadedeki planlarınız nelerdir? Lider olduğumuz alanlarda lider kalmak ve en az 3 yeni alanda ya da ürün grubunda da lider olmak istiyoruz. Orta vadede yakın coğrafyada alanımızda en yetkin firma olmak ve müşterilerin akıllarına ilk gelen firma olmak istiyoruz. Daha sonra Avrupa’daki pazarımızı genişletmeyi planlıyoruz. Şimdi bile üretimimizin % 50 den fazlası ihracat. Ancak pazardan daha fazla pay almak istiyoruz. Bu da birçok alanda paralel olarak başarılı olmayı gerektiriyor.
Sektörün gelişimine paralel olarak yeni yatırımlar düşünüyor musunuz?
Her yıl yeni yatırımlar yapmak ve kendimizi yenilemek durumundayız. Daha hassas makineler, daha verimli süreçler. Maddi yatırım tek başına işi çözmüyor. Manevi yani insan kaynakları yatırımları da gerekli. Bedeni nasıl ruh hareketlendirir ise bir işletmeyi, bir makineyi de insan hareketlendiriyor.
Sürekli öğrenen bir organizasyon kuruyoruz. Her hafta bir eğitim, bir faaliyet var. İşimizi nasıl daha iyi yaparız, nasıl daha iyi hizmet verebiliriz diye hepimiz çalışıyoruz. Ortak bir bilgi bankamız var. Giderek büyüyor. Birlikten kuvvet doğar çünkü. Bunu günlük hayatın içinde de uygulamaya çalışıyoruz.
Kapasitemizi arttırıyoruz bir yandan da. Otomasyona yatırım yapıyoruz ve farklı teknik gerektiren metal şekillendirme alanlarında çalışıyoruz. Hammadde geliştirme üzerinde çalışan ekiplerimiz de var. Ar-Ge’yi tepeden tırnağa her alana yaymaya çalışıyoruz özetle. Güncel yatırımlarımızın ağrılığı motor ve aktarma organlarında.
Yatırım denilince de, sadece kendimize yatırım anlamıyoruz. Biz çevremize de yatırım yapmak istiyor ve yapıyoruz. Kurucumuz Abdullah Kanca Bey adına Trabzon /Sürmene de yaptırdığımız 800 kişilik çok modern bir Meslek Yüksek Okulumuz var örneğin... Türkiye’nin dört bir tarafındaki meslek okullarına el aleti ve diğer araç gereçler konusunda destek ve yardımlar yapıyoruz... Geçenlerde bir hafta sonu otistik çocukların yanına gittik, onların hayatlarını paylaştık, empati yaptık, oyunlar oynadık, elimizden geldiğince destek olmaya çalıştık. Hayat sadece araç imalatı üzerinde dönmüyor çünkü.
Sektörünüzde yaşadığınız sıkıntılar neler, sektör hakkında bir değerlendirme yapar mısınız?
Bizimki enerji ve hammaddeye bağımlı bir sektör. İşin doğası gereği malzemeyi 1200 dereceye kadar ısıtıyoruz. Yıllık kullandığımız hammaddeyi düşünürsek, her yıl 20.000 nüfuslu bir ilçe kadar elektrik kullanıyoruz. İşte enerji bu kadar önemli dövme işinde.
Eğer sadece yurt içi pazarını düşünüyor olsaydık, bu konulardan bir şikayetimiz olmazdı. Ancak iş Avrupa ve dünya ile rekabete gelince, bu faktörler her konuda önümüze çıkıyor. Toplam rekabetçilik için, her türlü girdinin maliyetinin uluslararası düzeyde rekabetçi olması gerekiyor.
Bir kaynak da insan. Teknik yetenekleri olan ara kademe personeli sadece bizim değil ülkemizin genel bir darboğazı. İş insanla yapılıyor ancak okullarda verilen eğitimler, iş hayatı için yeterli değil. Bu nedenle kendi işimizin yanında, KANCA olarak bir de eğitim kurumu gibi çalışıyoruz. Sadece biz değil, birçok işletme başarılı olabilmek için bunu yapmak zorunda. Bu konudaki bir yatırımımız az önce bahsettiğim Trabzon’daki Abdullah Kanca Meslek Yüksek Okulu’muz. Bir nebze de olsa, ülkemize teknik insan kaynağı yetiştirmede yardımcı olabilmek için inşa ettik bu okulu. Sonuçlarından da oldukça memnunuz.
Sektörünüzde yurt dışına yönelik çalışmaların zorlukları nelerdir?
Bizim sektörün Avrupa oyuncuları oldukça sıkı. Nasıl olmasın ki. Bizde bir milyon araç üretilirken, Almanya’da altı milyon, Fransa ve İspanya’da örneğin ikişer milyon araç üretimi var. Yan sanayileri de doğal olarak güçlü. Birincisi Türkiye’den oldukça önce başlamış bir sanayi ve otomotiv hamlesi var onlarda. İkincisi adetler yüksek. Üçüncüsü ise orada aracın tamamı yapılıyor, yani motor, dişli kutusu, aktarma organları, süspansiyon sistemi ve diğer parçalar tamamen yapılıyor. Bizde motor üretimi hala çok düşük.
Hakeza dişli kutusu da öyle. Bizim dövme alanında yan sanayinin gelişmesi, ülke içinde üretilen parçaların yerlileşme oranlarına ve adetlere bağlı. Hammadde, enerji ve işgücü faktörlerini de unutmayalım. Tüm bunları üst üste koyunca, Türkiye’de 150 bin ton olan dövme sektörünün Almanya’da 3000 bin (üç milyon) düzeyinde olması normal.
Sanayiyle birlikte çevrenin yan yana tutulmasından ötürü sektörün dünden bugüne, yarınlara ne tür gelişmesine etken olmuştur ve olacaktır?
Enerji kullanımı sadece bir maliyet faktörü olarak da değil, git gide çevre açısından da daha önemli bir konu haline geliyor. Bu nedenle enerjiyi daha verimli kullanmak ve maliyetleri sürekli düşürmek önümüzdeki yıllardaki en öncelikli konulardan biri. Bunun tetiklediği başka bir konu da hafiflik. Araçlar git gide daha hafif ve güçlü olmak zorunda ki çevre normlarını yakalayabilsinler. KANCA olarak biz, hem enerji tasarrufu ve verimliliği, hem de daha hafif parçalar üretme konularında çalışmalar yapıyoruz. Bir tasarım değişimi ile mümkün olabileceği gibi, alternatif bir malzeme kullanımı ile de hedefe ulaşılabilir.
Hizmet verdiğiniz alanın özel sektör ile birlikte kamu olmasını sektörsel rekabet temelinde değerlendirir misiniz?
Bizde kamu ve özel sektörler aynı konuda rekabet etmezler. En azından genellemede bizim için böyledir. Aynı ürün grubunu hem özel hem de kamu sektörüne sunduğumuz durumlar çok nadirdir. Kamu sektörlerindeki işlerimiz genelde havacılık, savunma, askeriye, enerji gibi alanlar oluyor. Bunların her biri kendi içinde normları, şatları, sertifikaları ve kuralları değişik sektörler. Dolayısı ile kamu ve özel sektöre birlikte hizmet veriyor olmak, rekabet açısından ilk planda değerlendirilebileceğimiz bir faktör değil.
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir: Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın görüşüne aykırı olabilir.