Demir Çelik TV olarak MetalExpo 2025’in nabzını tutmaya ve fuara katılan Türkiye’nin lider çelik üreticileri ile gerçekleştirdiğimiz röportajlarla sektörde gündem yaratmaya devam ediyoruz. MetalExpo 2025’te Demir Çelik TV’ye konuşan Kocaer Çelik Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Genel Müdürü Mehmet Çakmur, 140 ülkeye uzanan satış ağımız ve 12 bin çeşit ürünle 2025’i 2024’e göre % 21 hacim artışıyla kapatmayı hedefliyoruz” dedi.
Yeni yatırım hamlelerimiz ile ithal ettiğimiz ürünlerin imalatını gerçekleştirmeyi hedefliyoruz
Kocaer Çelik’in 60 yılı aşkın köklü geçmişi ile Türkiye’nin önde gelen çelik profil üreticileri arasında yer aldığını belirten Kocaer Çelik Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Genel Müdürü Mehmet Çakmur, “İzmir Aliağa’daki 300 bin m² alanda kurulu entegre tesislerimizde yıllık 800 bin ton çelik profil kapasitesiyle üretim yapıyor; üç çelik profil fabrikamızın yanı sıra 180 bin ton kapasiteli çelik servis merkezimiz ve 100 bin ton kapasiteli galvaniz fabrikamız bulunuyor. Ayrıca mevcut beş tesisimizde yer alan çatı üstü GES’lerle elektrik tüketimimizin üçte birini kendi üretimimizle karşılıyoruz. 2030 vizyon planlarımız kapsamında, yaklaşık 285 bin m² alanda konumlandırılacak 1 milyon ton kapasiteli yeşil çelikhane ve 500 bin ton kapasiteli 4. çelik profil fabrikası yatırımına yönelik fizibilite çalışmalarımız sürmektedir. Bu doğrultuda yeni entegre tesis projesine ilişkin ÇED başvurumuzu gerçekleştirdik.
Haddehane tarafında ise, 500 bin ton/yıl yassı hadde kapasitesine sahip, büyük kesit profillerin üretileceği bir hattın kurulması planlanmaktadır. Bugüne kadar ihtiyaç duyduğumuz kütük ve yarı mamulü büyük ölçüde dışarıdan temin ederken, bu yatırımla birlikte söz konusu ihtiyacın kendi tesislerimizde karşılanması, ürün karmamızda katma değeri yüksek özel profillerin payının artırılması ve sürdürülebilir büyümemizin güçlendirilmesi hedeflenmektedir” açıklamarında bulundu.
Sürdürülebilirlik yatırımları ve karbonsuzlaşma performans hedefleri 2030–2050 yol haritamızı sistematik biçimde hayata geçiriyoruz
Kocaer Çelik’in 2024 Sürdürülebilirlik Raporu kapsamında; sürdürülebilirlik yönetimi, karbonsuzlaşma performans ve hedefleri hakkında detaylı bilgi veren Mehmet Çakmur, “2024 raporumuzu GRI Standartları’na uyumlu biçimde, 1 Ocak–31 Aralık 2024 dönemini kapsayacak şekilde hazırladık ve paydaşlarımıza çevresel, sosyal ve yönetişim performansımızı bütüncül bir çerçevede sunduk. Yönetişim tarafında, oluşturduğumuz Sürdürülebilirlik Kurulu ile ESG çalışmalarımızı kurumsal düzeyde yapılandırarak şirket kültürümüze entegre ettik. Karbonsuzlaşma yol haritamız doğrultusunda çatı üstü GES kapasitemizi 9,2 MW’a yükselttik; ayrıca yapımı devam eden jeotermal enerji santrali projemizle elektrik tüketimimizi daha yüksek oranda yenilenebilir kaynaklardan karşılamayı ve karbon yoğunluğunu azaltmayı hedefliyoruz. SBTi kapsamındaki taahhütlerimizi 2025 Temmuz’da platform üzerinden ilettik; değerlendirme/onay süreci devam etmektedir. İklim ve doğa risklerini TCFD/TNFD çerçevelerine uygun şekilde ele alırken, TSRS kapsamında kurumsal risk yönetimi yapımızı güncelliyoruz. Tedarik zincirinde ve ürün tarafında EPD süreçlerimizi tamamladık; ISO 14067 standardına göre ürün karbon ayak izi hesaplamalarını yayımladık ve ResponsibleSteel üyeliğimizle sektörel iyi uygulamalarla uyumumuzu güçlendirdik. 2024 boyunca İnovasyon, Ar-Ge, Süreç Mükemmelliği ve İnsana Saygı başlıklarında birçok proje yürüttük ve önemli bir kısmını başarıyla tamamladık. Özetle, güçlü bir yönetişim yapısı, artan yenilenebilir enerji payı, bilim temelli hedefler ve şeffaf raporlama yaklaşımıyla 2030–2050 yol haritamızı sistematik biçimde hayata geçiriyoruz” dedi.
EİB’de ihracat şampiyonluğu
Çakmur, Ege İhracatçı Birliği (EİB) nezdinde, şirketin kendi segmentinde ihracat liderliğini yıllardır sürdürdüğünü vurguladı.
“Bu değişiklik, yerli çelik üreticisine talep yönlü destek yaratırken; ithal yarı mamule bağımlı işleyicilerin tedarik karmasını hızla yerli kaynak lehine revize etmesini gerektirecek”
Dahilde İşleme İzin Belgesi (DİİB) sürelerinin kısaltılması ve ihracatta kullanılacak ürünlerde en az %25 oranında yurt içi tedarik şartı getirilmesi hakkında da değerlendirmelerde bulunan Çakmur, “DİİB sürelerinin kısaltılması ile ihracatta kullanılacak ürünlerde en az %25 yurt içi tedarik şartının, ihracata dönük yassı/uzun mamul işleyen firmalarda planlama döngülerini hızlandıracağını; kütük, slab, filmaşin ve sıcak rulo gibi yarı mamullerde yerli tedariki asgari düzeyde zorunlu kılacağını öngörüyoruz. Bu değişiklik, yerli çelik üreticisine talep yönlü destek yaratırken; ithal yarı mamule bağımlı işleyicilerin tedarik karmasını hızla yerli kaynak lehine revize etmesini gerektirecektir” dedi. Çakmur, “Belge sürelerinin ürün/GTİP bazında 4–6 ay aralığına çekilmesi; hammadde, üretim ve sevkiyat planlarının daha sıkı bir takvimde yürütülmesini zorunlu kılarken, %25’lik yerli tedarik eşiği de DYS’de özel şartlar üzerinden izlenip taahhüt kapatmada tevsik edilecektir. Düzenlemenin temel amacını—yerli katma değeri artırmak ve tedarik güvenliğini güçlendirmek—destekliyoruz. Ancak demir-çelikte üretim çevrimlerinin uzunluğu ve bazı kritik girdilerin (belirli alaşım elementleri, elektrot, refrakter, galvaniz çinko vb.) yurt içinde sınırlı bulunması nedeniyle, uygulamanın teknik gerçeklerle uyumlu esneklikler içermesi kritik önemdedir” diye konuştu.
Güçlü yerli tedarik ağımız, ürün bazlı EPD ve karbon ayak izi çalışmalarımız ile bu düzenlemeye hazırız
%25’lik yerli tedarik eşiği, doğru kurgulandığında yerli ekosistemi ve düşük karbonlu tedariki teşvik ederek CBAM gibi regülasyonlara uyumda rekabet avantajı sağlayabileceğini belirten Çakmur, “Bu noktada; “yurt içi tedarik” tanımının kapsamı, bulunabilirliği sınırlı girdiler için istisnalar, ürün/proje bazlı farklılaştırma ve makul bir geçiş takvimi belirleyici olacaktır. Güçlü yerli tedarik ağımız, ürün bazlı EPD ve karbon ayak izi çalışmalarımız ile yenilenebilir enerji yatırımlarımız sayesinde bu dönüşüme hazırız. Bu düzenlemenin; bulunmayan girdiler için istisna listesi, uzun çevrimli projeler için süre esnekliği, bürokrasiyi artırmadan dijital izlenebilirlik ve yeşil tedarike yönelik teşviklerle desteklenmesi durumunda, hem yerli katma değerin hem de ihracat rekabetçiliğinin birlikte artacağına inanıyoruz” şeklinde konuştu.
Fuar değerlendirmesi: uzun soluklu paydaş, daha büyük ülke fuarı çağrısı
MetalExpo için “Uzun yıllardır düzenli katılımcısıyız; ekosistemin ana paydaşları arasındayız” diyen Çakmur, fuarların müşterilerin aynı ortamda buluşmasına ve birebir temas kurulmasına olanak sağladığını belirtti. “Geçen yıla kıyasla bir miktar daha düşük bir katılım görsek de beklediğimiz tüm müşteriler standımızı ziyaret etti, yeni müşteriler kazandık; fuardan memnunuz” değerlendirmesini yaptı. Çakmur, metal etkinliklerinin kombine edilerek daha büyük bir ülke fuarına dönüştürülmesi ve uluslararası katılımın artırılması yönünde çağrıda bulundu.
Piyasa görünümü: baskılar sürüyor, 2026 ikinci yarıdan umutlu
Küresel çelikte ithal arz baskısı, zayıf talep artışı ve artan korumacı önlemler nedeniyle fiyat ve pazar tarafında baskının sürdüğünü söyleyen Çakmur, “2025’te hacim büyürken kârlılık hedeflerine ulaşmak zorlaşıyor” dedi. 2026’nın ikinci yarısında, faizlerin kademeli gerilemesi ve yatırımların canlanmasıyla talepte rahatlama beklediklerini, 2026’nın 2025’ten daha iyi bir yıl olacağı öngörüsünü paylaştı.
Global çelik sektöründe kapasite fazlası, ihracatta teşvik kaynaklı rekabet baskısı ve talep darlığı yaşanıyor
Sektörün en önemli sorunları hakkında da sorularımızı yanıtlayan Çakmur, “Demir çelik sektörü, küresel ölçekte büyük bir dönüşüm sürecinden geçerken, bu süreçte ön plana çıkan bazı yapısal sorunlar sektör oyuncularının sürdürülebilir büyüme hedeflerine ulaşmasını zorlaştırıyor. Bu sorunların başında kapasite fazlası, ihracatta teşvik kaynaklı rekabet baskısı ve talep darlığı geliyor” dedi.
Özellikle Çin, Hindistan gibi ülkelerde kamu destekli yatırımların hızla artmasıyla birlikte, küresel çelik üretim kapasitesi, dünya genelindeki çelik talebinin çok üzerine çıktığına dikkat çeken Çakmur, “Bu durum, dünya genelinde fiyatların baskılanmasına, dampingli satışların artmasına ve ticari gerilimlerin tırmanmasına neden oluyor. OECD verilerine göre önümüzdeki birkaç yıl içinde yaklaşık 165 milyon tonluk yeni kapasite devreye alınacak, ancak bu artışı destekleyecek düzeyde bir talep büyümesi öngörülmüyor. Bu dengesizlik, fiyatların sürdürülebilir seviyelerin altına inmesine yol açıyor” açıklamasında bulundu.
Sektörün bir diğer sorunun ise ihracatta teşviklerle oluşan rekabet baskısı özellikle gelişmekte olan ülkelerin ihracat stratejileriyle doğrudan bağlantılı olduğunu ifade eden Çakmur, şunları kaydetti: “Çin ve Hindistan gibi ülkelerin devlet destekli çelik ihracatı, dünya piyasalarında fiyatları baskılayarak haksız rekabet ortamı yaratıyor. Bu durum, Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri gibi bölgelerde anti-damping önlemleri ve koruyucu ticaret politikalarını beraberinde getiriyor. Ancak bu sorun da doğrudan kapasite fazlasının bir sonucu olarak değerlendirilmeli.”
Tüm bu sorunlara karşılık, sektörde daha fazla katma değerli ürün ve verimliliğe odaklanılmalı
Son olarak talebin düşük olması, sektörü dönemsel olarak zorlayan bir başka önemli başlık olduğunu söyleyen Çakmur, şöyle devam etti: “2025 yılında Avrupa ve Çin’deki inşaat ve altyapı yatırımlarının yavaşlaması, çelik talebini aşağı çekiyor. Türkiye özelinde ise sektördeki dağınık yapı, ortak veri eksikliği ve koordinasyonsuz yatırımlar talep darlığını daha da derinleştiriyor. Planlı ekonomiye geçişin önemine dikkat çekiyoruz. Üretim, satış ve ihracat verilerinin merkezi bir sistem üzerinden izlenip değerlendirilmesi, sektörün sağlıklı ve sürdürülebilir şekilde yönlendirilmesi açısından büyük önem taşıyor. Tüm bu sorunlara karşılık, sektörde daha fazla katma değerli ürün geliştirilmesi, verimliliğe odaklanılması ve kolektif hareket edilmesi bir gereklilik haline gelmiştir. Aksi halde global rekabet ortamında geri planda kalmak kaçınılmaz hale gelebilir.”
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir:
Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın
görüşüne aykırı olabilir.