Mühendislik Alanında Global Bir Firma: Vanguard
Vanguard Automation Yönetim Kurulu Başkanı Eray Zünbül ile gerçekleştirdiğimiz röportajı sizlerle paylaşıyoruz.
Vanguard Automation Yönetim Kurulu Başkanı Eray Zünbül ile gerçekleştirdiğimiz röportajı sizlerle paylaşıyoruz.
Sorularımıza geçmeden önce kendinizden kısaca bahseder misiniz?
İzmir’in Karşıyaka ilçesinde hayatıma başladım. Devlet memuru bir ailenin büyük oğlu olarak 80’li yıllarda başladım ülkemi tanımaya. Lise ve üniversite eğitimlerimi aldığım yıllarda aynı zamanda Karşıyaka Spor Kulübü’nde yaklaşık 15 yıl yelken sporuyla profesyonel olarak ilgilendim. Ulusal ve uluslararası birçok müsabakada başarılı sonuçlar elde ettim ve bu tecrübeleri pek çok yeni sporcunun yetişmesinde fayda sağlamak adına kullandım. Bunların başında gurur duyarak söyleyebilirim ki Türkiye’nin ilk dünya şampiyonu yelkencisi sevgili kardeşim Güray Zünbül ve Avrupa kupalarında şampiyonluk alan birkaç kardeşim daha gelir. Profesyonel hobim, sporun dışında çocukluğumdan bu yana diğer bir ilgi alanım ise elektrik ve elektronikti. Bu ilgi alanım, şimdi yapmakta olduğum işin belki de temelini oluşturuyordu. Çok küçük yaşlarda tanıştığım bu hobi eğitimlerini almamla beraber mesleğim olmuştu. Ancak 90’lı yılların ortasında üniversite yıllarımda hayallerini kurduğum frekans konvertorü tasarımlar iş hayatımın başlamasıyla gerçekleşmeye başlamıştı. İlk olarak İzmir’de, Tolkar Makine’de yaklaşık 6 yıl kadar Ar-Ge Müdürlüğü yaptım. Bu süreçte makinaların kontrol kartlarının tasarımları ve programlarının geliştirilmesi gibi çalışmalarımın yani sıra Türkiye’nin mikro işlemci ile çalışan modüler ilk frekans konvertorünü 1998 yılında tasarlamanın heyecanını ve mutluğunu tattım. Bu heyecan yarı bırakmamak adına, daha da ileri taşımak için Berlin Teknik Üniversitesi’nde yüksek lisans eğitimimi almak üzere Almanya’ya taşındım. Bu süreçte Large Drive ve demir çelik sektöründe tecrübe kazanmak için Arnavutluk’ta bulunan Kürüm Demir Çelik tesislerinde yüksek lisans eğitimi ile birlikte çalışmaya başladım. Dört yıl boyunca yapılan yatırımların planlanması, devreye alınması ve işletilmesi gibi görevlerde bulunduktan sonra artık kendi şirketimi kurmanın vakti gelmişti ve bunun için de lokasyon olarak Avrupa’nın önemli şehirlerinden biri olan Münih’te, 2006 yılında firmamız Vanguard’ın kuruluş işlemlerine başladım.
Vanguard’ın kuruluşundan, şirket yapısından, yönetim organizasyonundan ve hizmet ağından bahseder misiniz?
“Mühendislik alanında global bir firma olmak” parolasıyla Almanya’nın Münih kentinde 2006 yılında Vanguard’ı sevgili eşimin de ortaklığı ile kurduk. Almanya’dan sonra, 2009 yılı itibari ile Türkiye Vanguard’ı sevgili dostum ve eski iş arkadaşım Şükrü Sarsın Bey ile İzmir’de kurduktan sonra İstanbul ofislerimizin faaliyete geçmesi ile Avrupa’dan sonra Türkiye ve yakın coğrafya da ilgi alanımız içerisinde yer almaya başladı. Vanguard özetle; Münih merkez mühendislik ve imalat, İzmir mühendislik ve imalat, İstanbul satış ve projelendirme olmak üzere 3 ayaklı bir yapının üzerinde duran bir firma oldu. Kuruluş ve olgunlaşma dönemi sonrasında Vanguard ile; endüstrinin en zorlu sektörlerinden biri olan demir çelik sektöründeki tecrübemizi daha sonra çimento, maden gibi ağır sanayi alanları ile su, kimya ve kağıt gibi alanlarda kullanacak şekilde satış ve pazarlama yapılanmamızı oluşturduk. Geçtiğimiz 1,5 yıl içinde İstanbul ve İzmir mühendislik ve imalat ofislerimiz insan kaynağı anlamında oldukça büyüdü. He-deflerimiz doğrultusunda, sektörel anlamda bir satış yapılanması tamamlandı, proje yönetim yaklaşımları geliştirildi ve imalat altyapısı yenilendi. Gerek İstanbul satış ve projelendirme yapımızın büyümesi ve gerekse mühendislik ve imalatımızın büyümesi hem İstanbul’da hem de İzmir’de yeni ofis ve imalat alanlarına geçme zorunluğunu ortaya çıkardı. Ve şimdi Vanguard, 25’ten fazla mühendis, satış ekibi ve üretim ekibi ile Almanya, İzmir ve İstanbul’da toplam 80 çalışanıyla alanında öncü firmalardan biri oldu. Ayrıca Vanguard olarak hizmet verdiğimiz sektörlerle ilgili gerçekleştirilen Avrupa, Türkiye ve Orta Doğu’daki önemli tüm fuarları takip ediyor, katılımcı olarak yer alıyoruz.
Vanguard olarak ürün ve hizmet yelpazenizden bizlere bahseder misiniz?
Vanguard, “mühendislik alanında global bir firma olmak” parolasıyla yola çıkması ve yapısı içerisinde mühendislik ve yetkinliklerini harmanladıktan sonra, kendini ispat ettiği ve uluslararası rekabetçilerle yarışabildiği birikimini de arkasına alarak, özellikle ağır endüstri sektörleri olmak üzere tüm endüstri sektörleri için anahtar teslimi elektrik ve otomasyon çözümleri üzerine yoğunlaştı.
Endüstri sektörü için, en büyük katma değeri yaratan konuların başında gelen “otomasyon – motor& sürücü” bileşenlerini işinin merkezine koyarak, tamamlayıcı unsurları orta gerilim ve alçak gerilim dağıtım sistemleri ile diğer yardımcı hizmetleri kapsayacak şekilde bir mühendislik altyapısı oluşturuldu.
Gerek elektrik mühendislik gücümüz, gerek otomasyon yazılımlarındaki yeteneklerimiz ve gerekse imalat imkânlarımız, yarattığımız katma değerin ana parçaları. Tüm bu yeteneklerimizi yoğurduğumuz ve orkestrasyonunu sağladığımız proje yönetim felsefemiz de elbette ki işin ayrılmaz ve en önemli unsurlarından. Tüm bu yetkinliklerimiz, tamamı veya bazen sadece biri, gerçekleştirdiğimiz projelere ciddi katma değer katıyor. Ve biz, bunların sonuçlarını gözlemleyebiliyoruz.
Ağırlıklı olarak demir çelik sektörüne hizmet verdiğinizi biliyoruz fakat farklı sektörlere de hitap ediyorsunuz. Hem bu çalışmalarınızdan hem de referanslarınızdan bizlere bahseder misiniz?
Vanguard, Demir çelik sektöründe kendi yeteneklerini ve kapasitesini kanıtlamış bir firmadır. Demir çelik pazarında, kendi konularında hem proses bilgisi hem de otomasyon ve elektrik birikimi ile, uluslararası firmalarla ve yine uluslararası pazarlarda rekabet etmektedir. Yine uluslararası işler yapan birçok firmadan yeterlilik almış ve birlikte işler yapılmaktadır. Bu anlamda birikimi ve kabiliyetleri açısından elektrik ve otomasyon sektöründe kendini kanıtlamış, üstelik bunu en zorlu proseslere sahip demir çelik sektöründe yapmıştır.
Elektrik mühendisliği açısından bakıldığında, çimento, kağıt, petro kimya, maden, alüminyum, cam, su, enerji gibi ağır endüstriler benzerlikler gösterir. Tesis güçleri yüksek, kontrol ettiğiniz ekipmanlar büyük, IO sayıları yüksek, kontrol sistemi mimarileri karmaşık, sıcaklık, basınç gibi proses değerleri veya hızlar kritiktir. Otomasyon sistemi, motor & sürücü kombinasyonları, özellikle üretilen ürünün kalitesi için çok önemlidir. Aynı zamanda proses ekipmanları ve prosesi yönetenler için de oldukça kritiktir. Vanguard; demir çelik, çimento, kağıt, petro kimya, maden, alüminyum, cam, su, enerji sektörlerini özellikle katma değer katabileceği ve bu katma değeri uluslararası düzeyde pazarlayabileceği sektörler olarak belirledi. Bunlara ilişkin altyapı çalışmalarını tamamlama noktasına gelmiş, gerekli işbirliklerini başlatmış bulunuyoruz. Buna istinaden çimento, enerji, su, petro kimya uygulamalarında yer almakta ve yapılan işlerle beğeni toplamakta. Son dönemlere ait elektrik otomasyonunu yaptığımız birkaç referanstan bahsetmek gerekirse; Türkiye, Cezayir, Nijerya, Kamerun, Irak, S.Arabistan, Rusya, Arnavutluk’da komple hadde kurulumları, yine komple ark ocağı kurulumları, toz toplama tesisleri, ısıtma ve tav fırınları, alüminyum fırın uygulamaları, vinç uygulamaları, içme suyu tesisleri, su ve gaz pompa istasyonları, enerji tesisleri ve Rusya’da çimento fabrikası uygulamaları olmuştur.
Almanya’da kurulduktan sonra Türkiye pazarına girmeye nasıl karar verdiniz? Türkiye’deki konumunuz, sektördeki yeriniz ve pazar payınız hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Bilgi, tecrübe ve referans gerektiren demir çelik sektöründe projeler gerçekleştirmek amacıyla faaliyetimize başladık ancak Almanya’daki ağır sanayinin Doğa Avrupa’ya kayması, SMS ve VAI gibi devlerin partneri olabilmek için çok genç olan Vanguard’ın referanslarını arttırması için Türkiye ve Orta Doğu pazarına yönelmesi gerekmekteydi. Yeni projeler bu coğrafyalarda faaliyet göstermek üzere hazırlanıyordu. Akabinda CVS, BLS gibi ülkemizdeki öncü firmalar ile yaptığımız anahtar teslim projelerinden sonra edindiğimiz referanslar ile Orta Doğu, Avrupa ve Almanya’daki devler ile çalışmaya başlamış ve Türkiye’nin global markası olmayı başardık. Bugün ülkemizde yapılan birçok önemli ve hacimli projede Vanguard imzasını görmeniz mümkündür. Sektörde yüksek teknolojiyi ve kaliteli mühendisliği daha ekonomik fiyatlarla rekabetçi gücümüzle sunmanın gururunu yaşamaktayız.
Özellikle demir çelik sektörüne yönelik inovatif proje ve çözümlerinizle ön plana çıkıyorsunuz. Vanguard’ın demir çelik sektöründeki uzmanlığından ve çözümlerinden bahseder misiniz?
Demir Çelik bir ağır sanayi sektörü… Çoğu sektörle karşılaştırıldığında gerek ortam ve gerekse güçler olarak iddialı bir sektör. Bunun üzerine, uygulamaların ve seçilen ekipmanların proses içerindeki ağır şartlardaki çalışmaları düşünülürse; gerek verimlilik ve gerekse uygulama açısından mühendislik ön plana çıkmaktadır. Bizim için demir çelik sektöründe hatta tüm sektörlerde mühendislik ve bunun yarattığı katma değer ön planda. Doğru ürünü seçmekle başlayan bu süreç, doğru kombinasyonlar ve bunların doğru uygulanması ile gerçekleşir. Tüm projelendirmelerimizde uygun ekipmanları, uyumlu bileşenlerle bir araya getirip otomasyon birikimimizi yansıtarak çözümler sunuyoruz. Bunların yanı sıra Vanguard mühendisliği tarafından geliştirilen gerek haddehane gerekse ark ocakları ve regulasyon sistemleri konusundaki paket yazılımlarımız ile hızlı ve güvenli çözümlerimizi pazarın tercih ettiğini görüyoruz. Bunun sonucu müşterilerimiz verim, güvenlik ve sürekliliğin esas olduğu çözümlerle işletmelerini istedikleri performansta çalıştırıyorlar.
Faaliyet gösterdiğiniz alan gereği Ar- Ge sizin için büyük önem taşıyor. Vanguard’ın Ar-Ge çalışmalarını bizimle paylaşır mısınız? Sizce Ar-Ge, sektörünüz için ne ifade ediyor?
“Kaliteli mühendislik” misyonuna odaklanmış bir firma olarak Ar-Ge faaliyetlerini göz ardı etmemiz mümkün olmaz. Kurulan Ar-Ge ekibimiz ile projelerimizde gerekli olabilecek, özel ve ağır şartları karşılayabilecek, motor sürücü ekipmanları üretimi de hayata geçirilmiş oldu. Oldukça güçlü bir Ar- Ge ekibimiz var ve pek çok çalışmada bize öncülük ediyorlar. Uygulamalarımızın en önemli parçasını oluşturan motor ve sürücü konusunda da Ar-Ge faaliyetleri hep gündemde oldu ve olmaya devam edecek.
Vanguard olarak Türkiye’deki hedeflerinizden, kısa ve uzun vadede hayata geçireceğiniz projelerinizden bizlere bahseder misiniz?
Gelişmeler gösteriyor ki; bugüne kadar endüstride mühendisliğin itici gücü olan büyük elektrik tedarikçileri mühendislik altyapılarını küçültme yönünde tercihler kullanıyor. Riskler ve kar oranları veya buna benzer birçok sebep var bu kararların arkasında. Bu durum Vanguard gibi firmalara olan ihtiyacı artırıyor. Müşterileri büyük tedarikçilere yönlendiren genel endişe, “iş yaptığım firmayı 1-2 sene içinde tekrar yanımda bulabilecek miyim?” sorusu idi. Bu durumda çözüm üreten mühendislik firmaları arasında da bir sınıflandırma oluşturacak. Dolayısıyla birikimini kurumsallaştıran firmalar yol alacak. Söz konusu ihtiyaç ve vizyon ile Vanguard’ın bu doğrultuda yapılanmasını tamamlaması, mevcut birikiminin geliştirilerek firma içinde yaygınlaştırılması ve buna ilişkin yapılanmanın tamamlanması 2014 için koyduğumuz hedefleri bugünden yakalamamızı sağladı.
2013 yılı sonu itibari ile; Vanguard yapılanması ve ürün ve çözümlerdeki bilgi birikimleri göz önünde bulundurularak, Siemens Almanya tarafından “Global Solution Partner” statüsü verildi. Bu geldiğimiz noktanın Vanguard dışındaki bir organizasyon tarafından da onaylanması açısından bizim için önem taşımaktadır.
Son olarak şunları dile getirmek istiyorum: Türk mühendisliğini geliştirecek olan Türk sanayicileridir. Türk mühendislik firmalarına verilecek öncelik sektörün sadece bir üretici değil dünyadaki yönetici ve öncü de olmasını sağlayacaktır. Ancak sektörü yönetebildiğimiz zaman güçlü olabiliriz.
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir: Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın görüşüne aykırı olabilir.