Pembe Çantalı Kızın Aile Şirketinde Kurumsallaşma Hikâyesi
Girişimcilik Ruhu ile başlayan hikâyemizdeki rolümü ve henüz pembe çantalı küçük bir kız çocuğuyken başlayan ve umarım torunlarımla devam edecek olan yolculuğumu paylaşmak istiyorum sizlerle.
Girişimcilik Ruhu ile başlayan hikâyemizdeki rolümü ve henüz pembe çantalı küçük bir kız çocuğuyken başlayan ve umarım torunlarımla devam edecek olan yolculuğumu paylaşmak istiyorum sizlerle.
Başarılı bir aile şirketi kurmanın ve onu yaşatmanın gerçekten zor olduğunu herkes bilir. Tüm çocukluğum ailemi izleyerek geçti, zorlukları, sıkıntıları ve elbette başarıları, heyecanları hep birlikte yaşadık.
Annem Ayşan Dalkılıç ve babam Fehmi Dalkılıç kendimi bildim bileli makina sektörünün içindelerdir. İkisinin de 25 yıl Arçelik’te çalışmış olmalarının kazandırdığı tecrübe Hidrotam’ın doğmasını sağladı. 19 senedir makina sanayi sektöründe faaliyet gösteren firmamız Ar-Ge projeleri ve özel tasarım sac işleme hatları üretir. Beyaz eşya, otomotiv, lojistik, inşaat, elektrik-elektronik, enerji ve metal sac işleme üreticilerine özel ihtiyaçlarına göre Rollforming, Rulo Sac Açıcı, Doğrultucu, Servo Sürücü, Sac Kesme ve Bükme üretim hatları imalatı yapan şirketimiz daha çok yaptığı ihracatlar ile adını duyurmaktadır. Tamamen yerli sermaye, yedek parça, tasarım, işçilik ile % 100 yerli makina imalatı yapan şirketimiz başta Avrupa ülkeleri olmak üzere Rusya, Afrika, Orta Doğu ve Uzak Doğu’ya ihracat gerçekleştirmektedir.
Şirketimizi bu konuma getirene kadar ailemin şirketi kurmak ve yaşatmak için gösterdikleri olağanüstü çabayı izleyerek ve tüm bu sürecin içinde büyüdüm. Onlardan öğrendiğim en önemli şey mücadeleydi ve onlar sayesinde aldığım iyi eğitim değişen dünya şartlarını tanımama, eğer ailemizin gözbebeği olan şirketimizi yaşatmak istiyorsak değişime ve kurumsallaşmaya olan ihtiyacımızı fark etmeme neden oldu.
Amacıma ulaşana dek hiç durmadım hep mücadele ettim. Aslında, çok az kişi benim şirketi devam ettirebileceğime ve daha iyisini yapabileceğime inanıyordu. Benimse, kimin ne düşündüğü umurumda değildi. Önemli olan, şirketi iyi duruma getirebilmekti.
Yemek masalarımız bir anda toplantı masasına dönüşebiliyordu ya da çıkılan seyahatlerdeki yolculuk annemle babamın şirketle ilgili yeni fikirler bulma çabalarına ortam yaratabiliyordu. Kısacası, bu yüzden başarılı bir aile şirketi kurmanın çok zor olduğunu birinci ağızdan söyleyebilirim.
2000 yılında Amerika’da İşletme mastırımı bitirdikten sonra, 2003 yılında Hidrotam’da çalışmaya başladım. Ailemin en başta kaygılar yaşadığını biliyorum. Eğitimini yeni tamamlamış bir kız çocuğuna işleri nasıl teslim edeceklerdi? Sorumluluk alabilecek miydim? Anne ve babamın aklında bu sorular varken benim kafamda ise ‘Anne ve babam ne zaman işi bana bırakacaklar?‘ sorusu vardı. Çalışan kadın imajını nasıl yaratabileceğimi o zamanlar bilemiyordum. Aile şirketlerinde yaşanan en önemli sorun ikinci kuşağa işlerin aktarılma problemidir. Yaşanan kuşak farklılığı elbette birçok yönden beni etkiledi.
Kurumsallaşma ve profesyonelleşme ile ilgili çalışmalarımda sistem kurarken ve değişimi yönetirken ikinci kuşak olarak epey zorlandım. Kurucu kuşak ile işi devralacak ikinci kuşağın arasındaki görüş ve yöntem farklılıkları çözümsüz kalınca şirket değişen koşullara uyum sağlayamaz ve yok olur. Bu tehlikenin farkında olarak ve çok dikkatli adımlar atmam gerektiğini bilerek bugünlere geldik. Ailemin hayali, kurdukları işi çocuklarının daha da büyütmesiydi ve ben bu sorumluluk duygusu ile tüm engelleri aşarak yoluma devam ediyorum.
İkinci kuşak olarak başladığım bu yolda hazır bir düzenin içerisine girmemin elbette yararları oldu. Ancak aynı zamanda çok büyük bir sorumluluk hissi de verdi. 2003 yılından bu yana çalıştığım Hidrotam’da dosyaları düzenlemek gibi işler yaparak çalışmaya başladım. Almış olduğum eğitimlerin sonrasında bu kadar alttan başlayacağımı tahmin etmiyordum. Bana verilen basit işler yüzünden kendimi işe yaramaz görüyor ve hiç bir zaman kariyerimin olamayacağını düşünüyordum. Benim düşüncem, gelir gelmez bana bir oda verilmesi ve altımda bir sürü eleman olmasıydı. Kısacası, hayalim hemen bir yönetici veya patron olmaktı. Şirkette bugünkü pozisyonuma gelene kadar birçok aşamadan geçtim. Belirli sürelerle farklı departmanlarda çalıştım. Böylece tüm yönetsel süreçlerin işleyişini öğrenme fırsatım oldu.
Ailem dişiyle tırnağıyla kurduğu işyerinde, yıllar boyu alışılmış olan düzeni yenileştirme çabalarıma ilk zamanlar onay vermedi. Herkesin bildiği gibi, girişimciler her şeyi kendileri yapmaya alışık oldukları için, sistem kurmanın yanında yer alan raporlama, bütçeleme, insan kaynakları, verimlilik, kalite, maliyet muhasebesi ve planlama bir lüks gibi görünen bölümlerdir. Girişimci hiçbir zaman bu bölümlere ihtiyaç duymaz çünkü ellerini ayaklarını işten çekip, tamamıyla profesyonel yöneticilere teslim olmak istemezler. Bu yüzden profesyonel yöneticilerle çatışma yaşarlar. Sistemi kurmak için geliştirilen yöntemlerin tamamını ve yararını görmekte zorlandıkları için, sistemi gereksiz görebilirler. Fakat yöneticiler tarafından geliştirilen raporlamalar, iç iletişim sistemi, iş bölümü ve görev tanımlarının düzenli hale getirilmesi bu sistemde önemlidir.
Kendimi kanıtlayabilmek için kurumsallaşmayı sağlamam gerekiyordu. Kurumsallaşma temellerini oluşturmak için bir iş planı yapmaya giriştim. Bizim gibi KOBİ ler için kurumsallaşma terimi, ya çok fazla insanı çalıştırma, ya gereksiz bir sürü prosedür, dokümantasyon ya da diğer insanlara hava atmak için geliştirilen bir kavram gibi görünebilir. Fakat şirketimiz için en önemli ve gerekli bir kavram olduğunu anladım. İlk adımım olarak başarılı ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemini kurdum. Yalnız, bu geçiş çok kolay olmadı. ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi kurmak için geliştirilen iş planlarındaki değişimler hem ailem hem de çalışanlarımız tarafından direnç gördü.
Sistem kurmak için bir sürü denemelerim ve çabalarım oldu. Hep rüzgâra karşı koşuyor gibiydim. Her yıl yeni danışmanlar, yöneticiler ile çalışıyordum ama hepsi başarısızlıkla sonuçlanıyordu ve bir türlü evrensel bir doğruya ulaşamıyordum. Yurtdışından aile şirketleri yönetimi dekanları ile görüşüyor, tüm aile şirketleri ile ilgili seminerlere katılıyordum. Hepsinde söylenen ortak şey şuydu: şirket devam ettirilmeli Bunun içinde sundukları yol bir sistem kurulması ve buna yönelik bir yöntem geliştirilmesiydi.
Tüm çabalarımın sonunda, kararımı verdim. Bir yönetim koçu bulup, kendim o kişi ile beraber bir sistem kurarak, şirketin temel taşlarını sağlamlaştıracaktım. Bu süreçte yanımda olan ve değerli deneyimlerini benimle paylaşarak bana yön veren ama en önemlisi bana inanan ve güvenen eski Otoyol Genel Müdürü sevgili Cengiz Nayır’a teşekkürü bir borç bilirim.
Bölümlerin daha sistemli hale getirilerek bölümler arası belge ve bilgi akışı sağlanarak, bölümlerin daha etkin ve verimli çalışması sağlandı. Aktif bir pazarlama bölümü kurularak, işletmenin yurtiçi ve yurtdışı pazar payı arttırılmaya çalışıldı.
Şirket kurucuları şunu bilmeli ki işlerini delege etmeyi bilmezlerse, kurumsallaşma adımlarını atamazlarsa SUPERMAN olmaları gerekecektir. Her işe ben bakayım derken iş yoğunluğundan boğulacaklardır. Sonuç olarak, birinci kuşak hiçbir işe yetişemez ve buzdağına çarpıverirler. Bu durum, ikinci kuşağın şirketi sürdürebilirliği ile ilgili tehdit yaratır.
İş ile aile kararlarının birbirinden ayrılmaması olasılığı, aile şirketlerinin ciddi dezavantajlarından biri olabilir. Aile içinde görüş, zihniyet ve yöntem ayrılıkları ortaya çıktığında ise tüm avantajlar bir ayak bağına dönüşebilir. Bu nedenle aile şirketlerinde ikinci kuşağın işi gerçekten çok zordur. Yazdıklarım adım adım yaşadıklarımızdır. En azından bu zor serüveni başkalarının da yaşadığını bilir, yılgınlığa kapıldığım ya da gelecek endişesi taşıdığım zamanlarda başkalarının da bu süreçten geçtiği ve başarılı olduğunu görerek yoluma daha büyük bir inançla devam ederdim diye düşündüm.
En sonunda kurumsallaşmanın şirketin geleceği için var olduğuna yavaş yavaş inanıldı. Böylece karar alma süreci belirli kurallara bağlandı ve şirketimizin kurumsallaşması için bir adım atıldı.
Sonuç olarak kurumsallaşma yönetimce desteklendiği takdirde iyileştirme yolları bulunacaktır.
Yeni fikirler ve deneyimlerim ile farkındalığı arttırmaya devam etme dileğiyle…
Berrak Çekin HİDROTAM Genel Müdür Vekili
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir:
Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın
görüşüne aykırı olabilir.