Sanayi Politikası Yuvarlak Masa Toplantısı Çırağan Sarayında gerçekleştirildi
TÜSİAD tarafından, Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan'ın katılımıyla düzenlenen
TÜSİAD tarafından, Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan'ın katılımıyla düzenlenen
TÜSİAD tarafından, Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan'ın katılımıyla düzenlenen “Sanayi Politikası Yuvarlak Masa” toplantısı 6 Kasım 2010 tarihinde Çırağan Sarayı'nda gerçekleştirildi. Toplantı kapsamında TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner'in açılış konuşmasını sizlerle paylaşıyoruz…
Türkiye’de 2001 krizinden bugüne uygulanan program, makroekonomik istikrarı büyük ölçüde sağladı ve önemli yapısal dönüşümlerin gerçekleştirilmesine vesile oldu. Bu süreçte, Türkiye para ve maliye politikalarında çok önemli bir yol aldı. Bunlar, hiç kuşkusuz, ülkemiz adına sevindirici gelişmelerdir. Türkiye’nin bu alanlardaki başarısı diğer gelişmekte olan ülkeler içerisindeki göreli konumuna da olumlu yansımıştır. Uluslararası piyasaları kasıp kavuran son krizde Türkiye farklılığını ortaya koyabildi. Bu dönemde önümüzde dünya ekonomik mimarisinin değiştiği bir gündem var. Bu kapsamda yapılabilecekleri tartışmak için bugün burada bulunuyoruz.
Ancak, hepimiz biliyoruz ki makro politikaların sürdürülebilir büyümenin ön koşullarından yalnızca bir tanesi. Refah düzeyinin yükseltilmesi, kişi başına gelir düzeyinin AB ortalamalarına yaklaşması ve yeni istihdam olanaklarının yaratılabilmesi için Türkiye ekonomisinin yıllık yüzde 6 civarında bir büyüme oranını yakalayabilmesi gerekmektedir. Orta vadede bu hedefe ulaşma ihtiyacı göz önüne alındığında, sürdürülebilir büyüme oranlarına erişilebilmesi için arz yönlü, yani üretimi etkileyen tetikleyen politikaların geliştirilmesine ihtiyaç vardır.
Dünyada son yaşanan ekonomik krizden sonra sıcak para akışlarının riskleri ve cari açık büyüten büyüme modellerinin sürdürülebilirliğinin tartışıldığı bir ortamda arz yönlü politikalara eğilmenin artık bir yükümlülük halini aldığını söylemek de çok da yanlış olmaz. Sözünü ettiğim bu politikaları bugüne kadar değişik isim ve etiketler altında tartıştık. Bunları mikro reform, yatay önlemler veya iş yapma ortamının iyileştirilmesi olarak adlandırmak mümkündür. Ancak, bugün bizim esas olarak tartışmak istediğimiz husus; bu arz yönlü politikaların orta veya uzun vadeli bir bakış açısı ile sanayi için bir yol haritası haline getirilmesinin mümkün olup olmadığıdır.
Literatürde sanayi politikası üzerine yapılan tartışmalarda bir kavram kargaşasının bulunduğunu da gözlemlemekteyiz. Ülkeler sanayi politikalarının unsurları tüm sektörleri ortak kesen düzenlemeler olan yatay ve sektör bölge ve proje spesifik dikey konularda bir kafa karışıklığı yaşamaktadırlar. Şu ana kadar hazırlanmış olan sanayi plan ve stratejileri kanaatimizce toplu analiz içeren basit ve sanayinin uygulayabileceği planlar olarak hazırlanmamıştır. Türkiye özelinde yapılan çalışmalarda daha ziyade DPT’nin hazırladığı ve 7 yıllık vadeleri olan planlar öne çıkmakta.
Bu konjonktürde bir yandan orta ve uzun döneme hakim olma ihtiyacı açıktır. Öte yandan, Türkiye gibi iç dinamiklerin çok hızlı değişebildiği ülkeler için kalkınma planları çok uzun bir dönemi işaret etmekte. Sürekli değişen iç ve dış etmenler dolayısıyla daha birinci yıldan itibaren söz konusu planlarda kullanılan varsayımlar geçerliliğini yitirmekte ve dolayısıyla da yeni öngörülerin oluşturulması kaçınılmaz hale gelmektedir. Elbette uzun vadeli plan ve programların önemini yadsımıyoruz. Ancak, bu orta ve uzun dönemli planlar belirli aralıklarla kaydırılarak revize edilebilir. Özellikle küreselleşme sürecinde rekabetçi olmamızı gerektiren bir iş yapma ortamında daha kısa vadeli değerlendirme ve periyodik güncellemelerin gerekliliğine inanıyoruz. Öte yandan sanayi politikası ve piyasa ekonomisinin birbirini nasıl etkilediğinin de daha sıklıkla tartışıldığını gözlemlemekteyiz. Bu iki kavramın kesişim kümesi boş küme midir? Bugün burada Sayın Bakanımızın huzurunda bu konuyu da tartışmak istiyoruz.
Küreselleşmeye geçiş sürecinde günümüz sanayi politikalarının da belli bir yönde evrim geçirmesi kaçınılmaz hale gelmekte. Sanayi politikalarının sektörel ve/veya bölgesel anlamda ele alınmasının gerekliliğinin yanında, tüm sanayi sektörlerini ilgilendiren yatay konuların da kısa dönemde çözüme ihtiyacı var.
Bu doğrultuda bu toplantıda aşağıdaki yatay konuları da değerlendirmek istiyoruz:
Kayıtdışı ekonomi,
Yatırım yeri problemleri,
Sektörel Lisanslar,
Vergi sisteminin sadeleştirilmesi,
İstihdam vergileri,
Altyapı sektörleri ile ilgili sorunlar,
Muhtelif üretim maliyetleri ile ilgili yükler.
Tüm bu unsurların yanında, genel olarak tüm sektörlerde bir girdi olarak uygun teknoloji seçimini rekabetçiliğimizi artıracak bir diğer unsur olarak görüyoruz. Hatta AB’deki yeni destekler ışığında, yeni dönemin sanayi politikasındaki en belirleyici özelliğin verimliliği artırıcı jenerik teknoloji seçimi olduğu da gözlemlenmekte.
Değerli konuklar,
Geçmiş dönemlerdeki sanayi politikalarımıza baktığımızda teşvik ağırlıklı bir politika yapısı görmekteyiz. Devlet yardımları bölgesel kalkınmışlık farkları da göz önüne alındığında bir sosyal yardım modeli olarak kullanılmaktadır. Türkiye’nin teşvik sisteminden rekabetçi bir sanayi yapısına dönüşümü sağlaması için bu çelişkiden de kurtulması gerekiyor. Şimdi 2009 yılında oluşturulmuş olan teşvik sisteminin yeniden ele alınacağı bir döneme giriyoruz. Bu doğrultuda, hem teknoloji seçiminin de bir unsur olarak bu politika içinde ele alınmasını, hem de bugün burada sanayi politikasına ilişkin olarak tartışılması planlanan konuların bu yaklaşımı şekillendirmeye katkı sağlamasını diliyoruz.
Dünyada ekonomik mimari yeniden şekilleniyor. Bildiğiniz gibi Seoul’deki G-20 toplantısının önemli bir kısmı bu mimarinin inşasında kamu ile özel sektörün iş bölümü konusuna ayrılmış durumda. TÜSİAD olarak bu toplantıda Türkiye iş dünyasını temsil edeceğiz. Bu toplantıda ayrıca G20 için yaptığımız hazırlıkları Sayın Bakanımızla paylaşma imkanı da bulacağız
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir: Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın görüşüne aykırı olabilir.