Paslanmaz çelik sektöründe, Güney Kore dışındaki diğer Uzakdoğu ülkelerinden soğuk hadde yassı ürünleri % 8 gümrük vergisi ödeyerek ithal eden sanayici / ihracatçı üreticilerimiz, 2014 yılı boyunca olumsuz etkilenerek iş hacimlerini küçültmek durumunda kalmışlardır. Üretici ve ihracatçıların rekabet şanslarını yok eden ve engelleyen bu kararın acilen dengelenmesinin gerekliliği konusunda gerek derneğimiz, gerekse bu nedenle olumsuz etkilenen sektör ilgilileri tarafından yetkili merciler nezdinde girişimlerde bulunmuşlardır. Böylece EŞİTLİK VE ADALET DENGESİNİN YENİDEN SAĞLANACAĞI UMUDUYLA ÇALIŞ- MALARINA VE GİRİŞİMLERİNE devam etmektedirler.
Dengenin sağlanması, sektörümüzde olumsuz etkilenen büyük bir kesimin ve KOBİ’lerin işçi ve tüm çalışanlarının işlerini kaybetmemelerini ve ülkemize gerek iç ticaret alanında gerekse özellikle ihracat nedeniyle önceden olduğu gibi büyük katma değer sağlayacakları şüphesizdir.
‘’Ülkemizde 2013 yılı içinde faaliyete geçen işletmelerin münhasıran kendi ülkelerinden Türkiye’ye İHRAÇ ETTİKLERİ VE ÜLKEMİZ TARAFINDAN ‘’İTHAL’’ edilen sıcak hadde paslanmaz çeliklerin FASON olarak soğuk haddelenmesi, ülkemizi İTHALAT YÜ- KÜNDEN KURTARAMAMIŞ, yalnızca imtiyaz sahibi ülkelere tekel niteliği kazandırmıştır. Bu durum SERBEST PİYASA EKONOMİ kurallarına tamamen aykırı olup, kamu vicdanını rahatsız etmiştir.
Ülkemizi İTHALAT yükünden kurtaracak çözüm yalnızca ENTEGRE bir üretimdir. Kamuoyuna aktarılmakta olan yanlış bilgilerden biri de ‘’YARI ENTEGRE’’ gibi uydurma terimlerdir. ENTEGRE TESİS, bir ürünü çeşitli hammaddelerin kullanılarak nihai hammadde ürün haline getirilmesi demektir. Bunun başka bir isimle anlatılmasına gerek yoktur. Ülkemizi ithalat yükünden kurtaracak entegre tesis konusunda yıllardan beri kamuoyunu bilgilendirmeye çalıştığım üzere, entegre paslanmaz çelik üretiminin aşağıda sıraladığım çeşitli nedenlerle henüz ülkemiz için erken olduğunu, yarar yerine zarar getireceğini belirtmek yanlış olmaz. Nedenleri:
Dünya Paslanmaz Çelik üretiminin 100 yıllık geçmişinin çok iyi etüd edilmesi gerekir, Paslanmaz Çelik entegre üretimi için gerekli ‘’ENERJİ- NİN’’ ve ‘’HAMMADDE + ALAŞIM ELEMANLARININ’’ ülkemizde OLMAYIŞI, ülkemizin en önemli yeraltı zenginliği olan ‘’KROM’’ cevherinin doğrudan paslanmaz çelik üretiminde kullanılamaz oluşu, öncelikle ‘’FERROKROM’’ a dönüştürülmesi için tesis kurulmasının önemi, ki bu arada ÇİN HALK CUMHURİYETİ’NİN ferrokrom konusunda strateji ve politikasının en önemli parçasının TÜRK KROM CEVHERİ olduğuna dair Ocak 2014’te güncel bir rapor yayınlanmıştır.
Bu konuda ‘’ROSKIL’’ araştırma kuruluşunun 2013 yılı sonundaki raporu dikkate alınmalıdır. Ayrıca Güney Kore’nin de ferrokrom tesisi için gerekli krom cevherine olan ihtiyacını temin etmek üzere hangi ülkelere muhtaç olduğunun çok iyi irdelenmesi gerekir.
“2014 yılı sektörümüz açısından çok parlak geçmedi”
2014 yılı tahminlerimizin doğruluğunu, tüm dünyada kriz tehlikesinin henüz tam anlamıyla geçmemesine rağmen iyimserliğimize karşılık olumlu gelişmeye paralel bir sonuç doğuracağını düşünmüştük. Daha önce yapılan analizlerimizi hatırlarsak, öngörülerimizde ne kadar haklı olduğumuzu görürüz. Aşağıdaki bölüm özetini hafızalarımızı tazelemek için kısaca belirtmek isterim.
2013 ve 2014 yıllarındaki beklentilerimizin makul bir çerçevede olduğu, bir önceki yıllara göre herhangi bir, spekülatif de olsa, iyileşme yaşanmadığını gördük. Ancak Sektörün kan kaybı 2014 yılında %8 gümrük vergisi nedeniyle durmamış, aksine artmıştır. Rehabilitasyon devresi beklenen olumlu sinyallerini vermemiştir. İstatistiklere baktığımızda 2013 yılı sonunda gerçekleşen fiili ithalat tüm paslanmaz çelik ürünleri için toplam takriben 430.000 ton hedefi 2014 yılında da tutturulacak gibi görünmektedir. Bunun anlamı sektörümüz DURAĞANLIĞINI devam ettirmektedir.
Bu durum Türkiye’nin paslanmaz çelik sektöründe geçmişe göre, gerçekleşen ithalatının egale edilmesi şeklinde algılanmalıdır. Bu arada alaşım elemanlarının istikrar kazanan fiyatları, nikel fiyatlarındaki düşüşe rağmen ve ferrokrom’un yükseliş trendi, normalleşmenin baş aktörleridir. Bütün bunlara rağmen pek tabii geçmişten ders alınması ve spekülasyonlardan vazgeçilmesi, sağlıklı bir paslanmaz çelik pazarını oluşturmakta ve güçlendirmekte önemli bir etkendir.
“2015 yılından ümitliyiz”
2015 yılında aynı trendin korunacağını, belki de olumlu gelişmeler olacağını ümit ediyoruz. Her ne kadar Türkiye’de henüz hissedilmeyen yeni krizlerin ayak sesleri, Avrupa ve tüm dünyada duyulmaya başladıysa da, geçmiş yıllardaki gibi derin izler bırakacak güçte olmayacağını ummak moral gücümüzü yükseltecektir. Bu konu üzerine daha önceki yıllarda da paslanmaz çelik sektöründe makaleler yazılmış, kamuoyu bilgilendirilmişti. Sonuç olarak her yıl tekrarladığımız paslanmaz çelik entegre üretiminin ülkemiz için henüz erken olduğu konusunu hatırlatmak üzere: 45 yıllık birikimlerime dayanarak bugüne kadar bahis konusu ettiğim entegre bir paslanmaz çelik tesisinin –sıvı paslanmaz çelik üretiminden nihai ürüne kadarÜlkemize kazandıracağı ve kaybettireceği değerler hakkında kamuoyunu aydınlatmaya devam ediyorum: Rantabel bir kapasiteye sahip tam entegre bir tesis kapasitesinin artık 1.000.000 ton olması kaçınılmazdır. Bu konuda tecrübeli ve güvenilir bir üreticiden ‘know-how’ alınması gereğini vurgulamış, ülkemizde böyle bir tesisin kurulmasının doğruluğuna inandığımı, ancak 2050 yılından önce böyle bir yatırımın lüks olacağını da üzerine basarak söylemiştim. Bugün de aynı fikirdeyim. Kişi başı paslanmaz çelik tüketiminin 2011 yılından beri takriben 4 ila 4,5 kg olarak durağan bir hale gelmesi, tüketimin ancak kişi başına en az 10 kg / yıl olması halinde bir entegre tesisin rantabel olarak kurabileceği varsayımını güçlendirmektedir. Know-how verecek yabancı ve ehil bir kuruluşun elini taşın altına koyması ve de kesinlikle üretilen paslanmaz çeliğin % 50 ila % 60’ının ihracatında dünya fiyat ve kalite standardlarını göz önünde tutarak başrolü üstlenmesi şartıyla, entegre bir yatırım için önümüzde hiçbir engel kalmayacağını söyleyebilirim. Yatırımın başlangıcında üretilecek paslanmaz çelik kalitelerinin, öncelikle ülkemizin temel sanayiinde kullanılanlar olmasına dikkat edilmelidir. Tüketimi az, özellikleri yüksek kalitelerin ise, bu konuda güvenilir ve tecrübeli dış ülkelerden ithal edilmesine devam edilmelidir. Şurası kesin ki; krom dışında ülkemizde paslanmaz çelik üretimi için gerekli hammadde bulunmamaktadır. Doğrudan kullanılamayan, ancak ferrokrom’a dönüştürüldükten sonra paslanmaz çeliğin ana alaşım elementi olan krom cevheri, ülkemizde mevcut olup, halen önemli bir miktarı başta Çin Halk Cumhuriyeti olmak üzere dış ülkelere ihraç edilmektedir. Şayet mevcut ve yeni projelendirilmesini umduğumuz ferrokrom tesislerimiz, ürettiğimiz krom madeninin tümünü ferrokrom olarak üretip ihraç edebilir kapasiteye ulaştırılabilirse, ülke ekonomimize yalnızca bu yolla en az 4 milyar Amerikan Doları karşılığı EK BİR KATMA DEĞER sağlanabilecektir.
Paslanmaz çeliğin geri dönüşümlü olması, üretimin % 100 hurda paslanmaz çelikten yapılabileceğini düşündürse de, bu teoride mümkün görünse de, uygulamada birçok kalite sorunlarını beraberinde getirecektir. Bu nedenle kaliteli ve tecrübeli üreticiler sıvı paslanmaz çelik üretiminde ortalama % 35 civarında paslanmaz çelik hurdası kullanmakta, kalanı için demir cevheri ve gerekli alaşım elemanlarını eritmeye sokmaktadır. Bunlar sırasıyla demir hurdası, nikel, ferrokrom ile kalitelere göre diğer alaşım elemanları, örneğin Molibden, Titan, Neobium gibi. Kalitesine pek fazla güvenilmeyen üreticiler ise paslanmaz çelik hurda kullanım miktarını yüksek tutarak kaliteden ödün verme pahasına maliyetlerini düşürme çabası içindedirler. Bugün dünya platformunda Paslanmaz çeliğin takriben 120 kalitesi üretilmektedir. Ülkemizde şimdilik 20 ila 25 kalite kullanılmaktadır. Ülkemizde kullanılan temel kaliteler ise takriben 10 civarındadır. Bunlardan ferritic, austenitic ve martensitic iç yapı kristalleri içerenler ile duplex kaliteler, başlıca çeşitleridir.
Ülkemizin 2050 yılında takriben 100 milyon nüfusa erişeceği düşünülürse, tüketimi asgari 10 kg / kişi / yıl hesabıyla tüketimimiz 1.000.000 ton olacaktır. Bugün Dünya üretiminin % 1’ ini tüketmekte olan bizler, 2050 yılında Dünya üretiminin yıllık artışını dikkate alarak yine Dünya üretiminin takriben % 1 ila % 1,2 kadarını tüketeceğiz. Ancak o zaman geldiğinde yerli ve tam entegre yatırımın 1 milyon ton kapasitede olması gerektiğini şimdiden görmeliyiz. Çünkü Dünya sıvı paslanmaz çelik üretim kapasitesi 2050’li yıllarda 80 ila 100 Milyon ton’un üzerine çıkmış olacaktır. Çin Halk Cumhuriyeti yatırımlarını buna paralel olarak yönlendirmekte, gerekli hammadde temini için şimdiden tüm Dünya yeraltı zenginlikleri ile ilgili projeler geliştirmektedir. Bugünden kesinlikle söyleyebileceğimiz şudur: İçinde bulunacağımız tehlikelerin başında 2050 yılında acaba paslanmaz çelik üretimi için gerekli olan hammadde stokları ile üretim için gerekli enerji kapasiteleri yeterli olacak mıdır? Hammadde fiyatlarının kimler tarafından spekülatif olarak belirleneceği ve finansmanlarının zorlaştırılacağı, gelişmekte olan ülkelerde yapılan ve yapılacak yeni tesislerin hayat damarlarının kesilebileceği, soru işaretleri olmalıdır. Çin devleti bugünden tüm Dünya sanayiinin kullanmakta olduğu hammadde stoklarını ve fiyat politikalarını yönlendirmektedirler. Bu konuda ülkemizde reel politikaların olmasının gereğine inanıyorum. Bilimsel araştırmalar sonucu Ülkemiz gerçeklerinden hareket edersek, Dünya’da 4’üncü konumda olduğumuz krom cevheri üretimimizi Ferrokrom’a dönüştürerek ihraç etmemizin Ülkemizde yaratacağı katma değeri hesaplamakta yarar vardır. Krom madeninin bugün için ortalama ihraç fiyatları $ 250 ila 300 dolar arasındadır. Krom cevheri maden olarak endüstride kullanılmaz. Ferrokrom’a dönüştürüldükten sonra alaşım elementi olarak paslanmaz çelik ürünlerin temel hammaddelerinden en önemlisidir. Ferrokrom’un satış fiyatı Dünya borsasında, nikel borsa fiyatları ‘’Amerikan Doları’’ aksine Ferrokrom Euro para birimi üzerinden işlem görmektedir. Takriben ton başına güncel: - Yüksek karbon içeren ferrokrom Euro 1.500 /ton civarındadır. Düşük karbon içeren ferrokrom Euro 2.500 / ton civarındadır.
1 ton ferrokrom elde etmek için –konsentrasyon değerine göre- takriben 1,66 ila 2.00 ton krom cevherine ihtiyaç vardır. 2014 yılında takriben 2.200.000 ton krom cevheri ortalama $ 250 / ton fiatı ile ihraç edilmiş ve karşılığında takriben $ 550.000.000 Ülkemize girmiş olduğu düşünülürse, bu miktarın tamamı yüksek karbonlu ferrokrom olarak üretilse ve ihraç edilse idi 2.200.000 ton krom cevherinden –Türk krom cevheri konsentrasyonu yüksek olduğundan -% 42 ila % 48 arası- 1.300.000 ton ferrokrom elde edilecekti. Karşılığında üretimi kolay olan yüksek karbonlu ferrokrom ihracatından tonu 1.500 Euro üzerinden = Euro 1.950.000.000 x kur takriben 1,25 = $ 2.500.000.000 dolar ihracat geliri elde edilecekti. Diğer bir deyişle ülkemize $ 2.000.000.000 dolar artı döviz girmiş olacaktı. Bu hesabı bir de yüksek kaliteli olan düşük karbonlu ferrokrom için yaparsak, elde edeceğimiz katkı takriben 3.000.000.000 doları geçecektir. 1 yıllık artı kazanım ile her iki yılda bir 6 milyar dolarlık paslanmaz çelik TAM entegre tesis kurabiliriz. Geçen yıl Güney Kore’de Tam Entegre Paslanmaz Çelik Üreticisi olan firma İzmit/Kocaeli’nde FASON SOĞUK HADDE ‘rerolling’ tesisini uygulama safhasına getirmiştir. Güney Kore’deki tesislerinde üretmekte olduğu ve gerektiğinde Çin ve Taiwan’dan sağladığı yarı mamul sıcak haddelenmiş paslanmaz çelikleri –Türkiye’ye ihraç etmekte ve- soğuk haddeleyerek Dünya ülkelerine pazarlamak üzere Türkiye’nin de içinde bulunduğu ülkelerde projelerini uygulamaya sokmaktadır. Ferrokrom tesis yatırımlarının ne kadar süre içerisinde kendilerini amorte edeceğinin hesaplanmasını sizlere bırakıyorum. Ülkemizde projelendirilen yabancı paslanmaz çelik yatırımlarının, en azından ileride Türk yatırımcılarının tam entegre tesis projelerine soğuk bakmalarını sağlayacağı kesindir. Fason haddeleme tesisleri dışa bağımlı olup, yarı mamul üreticilerinin direktifleri ile soğuk haddecilere ayıracakları cüzi kar payına rıza göstermelerini zorlayacaktır. Aslan payını her zaman olduğu gibi kendilerine ayıracaklarıdır. Ülkemizde yapılmakta ve yapılacak olan bu tip yatırımlar için gerçekleri görmemiz gerekir.
Veya en azından ileride yerli yatırımcıların projelendireceği ciddi tam entegre tesisler için şimdiden üretim KNOW-HOW’ı verebilecek kapasitede tecrübeli yabancı firmalarla dirsek temasına geçmek, ülkemizde konuyu çok iyi bilen uzman kişilerin katılımı ile ülke menfaatlerini düşünerek görüşmelere başlamak yararlı olacaktır. Know How verebilecek olan üreticilerin kesinlikle ülkemizdeki yatırıma ortak olmalarını ve ellerini taşın altına sokmalarını sağlamak, ürünlerin en az % 60’ sinin ihracatını garanti ettirmek şartıyla yatırıma başlamaları doğru olacaktır. Yatırım için gerekli tesislerin proje ve uygulamaları, tesisin üretim safhasına kadar olan bölümü için tesis know-how’ı almak şarttır. Üretim know-how’ı ise sonuç bölümü olarak düşünülmelidir. Tesis know-how’ı veren ile üretim know-how’ı verenlerin koordinasyonu ve Türk yatırımcıların bu koordinasyonun içinde olmaları, birlikte sağlanmalıdır.
Sonuç olarak böyle bir tecrübeli ve dürüst bir dış ortağı nasıl ve nerede bulabileceğimiz sorgulanmalıdır. Rekabet piyasası bu konuda kesinlikle bize yardımcı olacaktır. Aynı paralelde yaklaşım sağlayacak yabancı yatırımcıların öncelikle ferrokrom tesisi kurmamız için öneri ve proje getirmeleri ve yerli yatırımcıların kendilerine çekici tekliflerle gitmelerini Devletimiz desteklemelidir. Avrupa’da yeni paslanmaz çelik yatırımları, özellikle de entegre tesislerin ne kadar büyük bir riziko taşıdığı çarpıcı gerçeğini unutmayalım. 1912 yılında paslanmaz çeliğin ilk icat edilmesinde önemli rol oynayanlardan birisi olan KRUPP ‘ un bile kendisini güçlendirmesi için birleşmeleri çözüm olarak gördüğü bir ortamda biz kendi ülkemizde FASON Haddehane yatırımlarına destek verme çabalarımızın yanlışlığını gözlemlemeliyiz.
Göz önünde tutmamız gereken önemli noktalar şunlardır:
1- Uzak doğu ülkeleri paslanmaz çelik üretiminde son 10 yıllık dönemde önemli gelişmeler kaydetmiş, Avrupalı üreticilerin extrem kararlar alarak değişim göstermelerine neden olmuş ve olmaktadırlar. Paslanmaz Çelik Entegre Tesislerinin tamamını Outokumpu Finlandiya’ya devretmiş olan THYSSEN KRUPP STAINLESS/Almanya, İtalya’daki TERNI – entegre tesislerini Outokumpu’dan geri alarak paslanmaz çelik sektöründe ismini devam ettirmektedir. Ayrıca Outokumpu Finlandiya, ThyssenKrupp’tan devraldığı KREFELD/ ALMANYA’da bulunan sıvı paslanmaz çelik üretim tesislerini kapatmıştır.
2- Uzak doğu ülkeleri paslanmaz çelik sektöründe hammadde teminini kendi inhisarları altına alarak, tüm Dünya’daki diğer üreticileri engelleme ve zora sokma gayreti içindedirler.
3- Bu ülkelerin Dünya hammadde kaynaklarını satın almak veya en azından ortaklaşa işletmek için girişimlerini dikkatle takip etmekle kendi düşüncelerimizi ve ülke gerçeklerini göz önünde tutmakta fayda vardır.
4- Uzak doğu ülkelerindeki nihai ürünler, dünya pazarlarının talebine uygun yüksek kalitelerde üretilmeye başlanmış olup, bu nedenle Avrupalıların içinde bulundukları maliyet dezavantajını gidermek için ciddi yapılanma çabaları içinde oldukları görülmektedir.
Gün bugündür dememeli, yansımasının YARINLARDA OLDUĞU DÜŞÜNÜLMELİDİR. Bugünü yaşayalım, yarınlar için düşünelim, planlayalım, uygulama zeminlerini hazırlayalım, uygulayalım...
Hepinizi sevgi ve saygı ile selamlarız.
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir:
Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın
görüşüne aykırı olabilir.