Sektörün Liderlerinden 2010 Beklentileri
Türk çelik sektörü, 2008 yılının son çeyreğinde ortaya çıkan global finans krizinin etkilerini derinden hissetmiştir.
Türk çelik sektörü, 2008 yılının son çeyreğinde ortaya çıkan global finans krizinin etkilerini derinden hissetmiştir.
Veysel Yayan: 2010 Yılında Arz ve Talep Yeniden Denge Bulacak
Türkiye Demir Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri
Türk çelik sektörü, 2008 yılının son çeyreğinde ortaya çıkan global finans krizinin etkilerini derinden hissetmiştir.
Krizin başlamasından itibaren 6 ay boyunca, 2009 yılının ikinci çeyreğine kadar, çelik üretimi, tüketimi, ihracatı ve ithalâtında keskin düşüşler yaşanmıştır.
2009 yılının ikinci çeyreğinden itibaren, inşaat, otomotiv ve beyaz eşya sektörlerinde talebi arttırmaya yönelik olarak uygulanan destek paketlerinin de etkisiyle, Türk çelik sektörünün büyüme eğilimi içerisine girdiği gözlenmiş, ancak performansı 2008 yılındaki seviyesinin altında kalmıştır. Bu açıdan, 2009 yılı, başından sonuna kadar kriz etkilerinin hissedildiği bir yıl olarak geride kalmıştır.
Ancak dünyanın diğer büyük üretici ülkelerine kıyasla, 2009 yılında Türkiye’nin performansı daha makûl seviyelerde kalmıştır. 2009 yılında, Türkiye’nin performansı, pek çok ülkede keskin üretim kayıplarının yaşandığı Batı ülkelerinden daha iyi, Çin’in sıra dışı bir üretim artışı yakaladığı Asya bölgesindeki bazı ülkelerden ise daha kötü seviyede kalmıştır.
2010 yılında, Türkiye ve global ekonomilerde beklenen iyileşmeye paralel olarak, 2009 yılında kaybolan hammadde ve mamul fiyatları arasındaki dengenin yeniden oluşması beklenmektedir. 2010 yılında beklenen 10 üzerindeki üretim artışının, 2009 yılındaki kayıpları telafi edecek olmasına rağmen, kapasitedeki artış nedeniyle, kapasite kullanım oranının kriz öncesi seviyelerin altında kalabileceği değerlendirilmektedir.
Yassı ve vasıflı ürünlerin üretimine yönelik kapasite artışlarının 2013-2014 yıllarına kadar Türkiye’nin kapasite artışını sürüklemeye devam edeceği ve Türkiye’nin bu ürünlerde de kendi kendine yeterli konuma geleceği tahmin edilmektedir.
Aditya Mittal: En Kötü Dönem Geride Kaldı
ArcelorMittal Finans Müdürü
Pek çok insan 2009 yılının sona ermesinden mutlu olacak. 2009 yılı, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana, piyasaların en kırılgan olduğu ve en ciddi ekonomik krizin yaşandığı bir yıl olarak kayıtlara geçti. 2010 yılında girdiğimizde ise, artık herkes en kötü dönemin geride kaldığından emin görünüyor.
Global ekonomideki iyileşmenin başlamasına paralel olarak, piyasalarda istikrarlı bir büyüme eğilimi gözleneceğini tahmin ediyoruz. Ancak piyasanın 2010 yılının genelinde kırılgan yapısını sürdüreceğini ve gelişmekte olan ülkeler ile gelişmiş ülkelerin performansları arasında belirgin bir fark oluşacağını öngörüyoruz.
Çin, Hindistan, Brezilya ve Orta Doğu’da güçlü büyüme eğilimi beklenirken, ABD ve AB gibi gelişmiş bölgelerde iyileşmenin daha yavaş bir şekilde gerçekleşmesi bekleniyor.
ArcelorMittal ve genel olarak çelik endüstrisinin, kriz sonrasında büyüme açısından daha fazla gelişmekte olan ülkelere odaklanacağını tahmin ediyoruz. Ancak, buna rağmen gelişmiş ülkelerin, çelik endüstrisi için sahip oldukları önemde azalma olmayacaktır.
Ayrıca, geçmiş krizlerde yaşananların tersine, çelik endüstrisinin bu krizi bir dizi iflas ve tesis kapatma yaşanmadan atlatabilme kabiliyeti, endüstrinin göstermiş olduğu gelişimin bir sonucu olarak ortaya çıkmış bulunuyor.
Wolfgang Eder: Avrupa Çelik Endüstrisinde İyileşme Yavaş Olacak
Eurofer Başkanı
2010 yılında, Avrupa piyasalarında ekonomik iyileşmenin yavaş gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz.
Sektörün iyileşme hızının belirlenmesinde, hammadde fiyatlarının bulunduğu yer hayati öneme sahip olacaktır. Diğer taraftan, başta AB emisyon ticareti direktifi olmak üzere, AB kanunlarının politik seviyede uygulanma biçimi, uzun vadede Avrupa çelik endüstrisinin rekabet gücü üzerinde ciddi etkiye sahip olacaktır.
Avrupa Birliği ekonomisindeki daralma, resmi olarak 2009 yılının üçüncü çeyreğinde sona ermiş görünüyor. Önümüzdeki döneme ilişkin göstergeler, 2010’da iyileşmenin oldukça yavaş yaşanacağını gösteriyor.
2010 yılında, Avrupa ekonomisini en fazla destekleyecek olan unsur, yerel üretimin artmasına imkan sağlayacak olan dış ticaret olacaktır. 2010 yılında AB ekonomisinin 1 oranında büyüyeceği tahmin ediliyor.
Asya ve diğer gelişmekte olan bölgelerdeki canlı çelik talebinin, çelik endüstrisinin global olarak büyümesini tetikleyeceği, 2010 yılına, 2009 yılında olduğu gibi yüksek stoklarla girilmeyeceğinden, yıl genelinde görünür çelik talebinde 12 civarında teknik bir iyileşme yaşanacağı öngörülüyor.
Dünya çapında kapasite fazlalığı sorununun devam etmesi, bazı ülkelerin uyguladıkları korumacı önlemler, Avrupa’yı büyük bir ticaret sapması ile karşı karşıya getirme riski taşıyor. Bu açıdan, Avrupa çelik sektöründe ve işgücünde tamiri mümkün olmayan yaralar açılmadan, AB’nin zamanında ve etkili önlem alması hayati önem taşıyor.
Ralph Oppenheimer: Tüketimin Yılın İlk Yarısında İyileşmesi Beklenmiyor
Stemcor Başkanı
Hurda fiyatlarında beklenen mevsimsel yükseliş ve tüketicilerdeki çelik stoklarının azalacak olması nedeniyle, 2010 yılına çelik siparişleri ve fiyatlar açısından güçlü bir başlangıç yapılacağını tahmin ediyoruz.
Ekonomik iyileşmeye ilişkin beklentiler olumlu yönde olmasına rağmen, yılın ilk yarısında gelişmiş ülkelerin çelik tüketiminde kayda değer bir artış yaşanmayacağı tahmin ediliyor. Ancak yılsonuna doğru, ekonomiye olan güvenin daha da artması ve yatırımların canlanmasıyla, 2010 yılının 2009 yılına göre daha tatmin edici bir seviyede kapanacağı tahmin ediliyor.
Bu tahminleri gölgeleyebilecek en büyük risk ise, Çin Halk Cumhuriyeti’dir. Çin’in net ihracatında yaşanacak değişimlerin, dünyanın diğer bölgelerinde geçerli çelik fiyatlarının belirlenmesinde en önemli rolü oynayacağı değerlendiriliyor. Çin’in artan kapasitesinin ihracatına yansıması durumunda, dünya çelik fiyatlarının, bu durumundan olumsuz yönde etkilenmesi kaçınılmaz görünüyor. Çin’in ihraç etmek amacıyla üreteceği çelik için kullanacağı hammaddenin ithalatını arttırarak, fiyatları yükseltmesi, Çin açısından çok mantıklı görünmüyor.
Mike Walsh: 2009 Her Şeyin Değiştiği Bir Yıl Oldu
Hatch Beddows Stratejisti
2009 yılı, çelik endüstrisi açısından, uzun yıllar unutulmayacak bir yıl olarak geride kaldı. AB, NAFTA, BDT ve Japonya gibi büyük üreticilerde görülmemiş oranlarda üretim düşüşleri yaşandı.
Çin’in üretimi 570 milyon tona ulaşarak, dünya çelik üretimi içerisinde 50’ye yakın bir seviyeye çıktı.
Enflasyon ve faiz artışı riskine rağmen, Çin’deki yatırımların devam edecek olması yönündeki beklentilere paralel olarak, 2010 yılında Çin’in çelik üretiminin 10 civarında artacağı tahmin ediliyor.
Çelik üretim miktarında dünya liderliğinde bulunan Çin, yalnızca Avustralya ve Brezilya’da hammaddelere stratejik yatırımlar yapmasıyla değil, madenciler ile kurdukları ticareti ilişkiler sayesinde, hammaddelerde de liderliğe oynuyor. Çin sadece, teknolojik liderlikte adını üst sıralara taşıyamamış görünüyor.
Bugün bulunduğumuz noktada, Çin’in çelik üretimi için doğru bir yer olmadığı da söylenebilir. 2020 yılında, dünya çelik piyasasının büyüklüğünün 2 milyar tona yükseleceği yönündeki beklentiler dikkate alındığında, 700 milyon tonluk ilave üretimin nereden geleceği konusunu tahmin etmek oldukça güç görünüyor.
Chim: Demir Cevheri Fiyatları 20-30 Oranında Artacak
Sandy Chim, Century Iron Ore Group Başkanı
2009 yılında, Çin Halk Cumhuriyeti, demir cevheri ithalatını, 35 oranında artışla 444 milyon tondan, 600 milyon tona yükseltti. Cevher ithalatındaki artışın bir kısmı, ekonomiyi canlandırma paketlerinin talebi arttırmasının da etkisi ile, üretimin 14 oranında yükselmesinden kaynaklandı.
Çin’in demir cevheri ithalatının 150 milyon ton artış göstermesi, krizden olumsuz yönde etkilenen ve çelik üretimlerini azaltan diğer ülkelerin demir cevheri alımlarını kısmaları sayesinde mümkün oldu.
Global ekonomideki iyileşmeye paralel olarak, ithalatını azaltmak durumunda kalan ülkelerin, üretimlerinin canlanması sayesinde, bu ülkeler 2009 yılında Çin’e kaptırdıkları ithalatlarını yeniden yapmaya başlayacaklar. Bu durum da, arz üzerinde baskı oluşturarak, cevher fiyatlarının yükselmesine imkân sağlayacak.
Çin’deki ciddi boyutlara ulaşan kapasite fazlalığına rağmen, yavaş da olsa piyasada iyileşme eğilimi başlamış görünüyor.
2009 yılı itibariyle, Çin’in toplam çelik üretim kapasitesinin, tüketiminin 150 milyon ton üzerinde bir seviye olan 720 milyon ton civarında olduğu tahmin ediliyor. Bu durumun, çelik fiyatlarını baskı altında tutmaya ve üreticiler için işleri zorlaştırmaya devam edeceği öngörülüyor. Bunun sonucunda, demir cevheri talebinin ve fiyatlarının yükselmesi bekleniyor.
Çelik talebine ilave olarak, yüksek madencilik maliyetleri ve Çin’de çıkartılan demir cevherinin kalitesinin düşük olmasının da, ithalattaki artışta etkili olduğu değerlendiriliyor.
Çin’de demir cevher madeni çıkartmanın maliyeti, ton başına 70-120 $ seviyesinde iken, Hindistan menşeli cevherin Çin’e yönelik satış fiyatlarının, yıl sonu itibariyle 100 $/ton seviyelerinde seyretmesi, ithal cevheri daha cazip hale getirmiş bulunuyor. Spot fiyatların 120 $/ton seviyesine ulaşması halinde, ithal cevherin cazip olmaktan çıkması bekleniyor.
Endüstrinin mevcut dinamiği dikkate alındığında, bu yılki demir cevheri referans fiyatlarının, 20-30 oranında yükselmesi bekleniyor. Bu durumda, yıllık referans fiyatların 70-80 $/ton seviyesine çıkması muhtemel görünüyor. Brezilya’dan Çin’e yönelik navlun maliyetlerinin, 110-120 $/ton seviyesinde seyrettiği hususu da dikkate alındığında, Çin’in ithalat maliyetinin, yerel üretim cevher maliyetlerinin üst seviyesi olan, 110-120 $/ton seviyesine çıkabileceği değerlendiriliyor.
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir: Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın görüşüne aykırı olabilir.