Vale, BHP Billiton ve Rio Tinto 40 yıllık fiyatlama sistemine son verdiler
Otomotiv, Beyaz Eşya ve İnşaat başta olmak üzere Demir Çeliği ana girdi olarak kullanan sektörleri yakından ilgilendiriyor. Ekonominin lokomotif konumundaki bu sektörlerin temsilcileri, demir çelikteki olası fiyat hareketlerinin nasıl bir etki yaratacağını yorumladılarÂ…
Dünyanın en büyük demir cevheri üreticilerinden Vale, BHP Billiton ve Rio Tinto; 40 yıldır uyguladıkları yıllık fiyatlama mekanizmasından vazgeçerek, üç aylık fiyatlama sistemine geçtiler. Böylece dünyanın en büyük üç madencisi 40 yıldır işleyen bir sisteme son vermiş oldu. Kimilerine göre bu değişiklik önümüzdeki aylarda demir çelik fiyatlarını iki katına çıkarabilir. Konu, otomotiv, beyaz eşya ve inşaat başta olmak üzere demir çeliği ana girdi olarak kullanan sektörleri yakından ilgilendiriyor. Ekonominin lokomotif konumundaki bu sektörlerin temsilcileri, demir çelikteki olası fiyat hareketlerinin nasıl bir etki yaratacağını yorumladılar…
Ömer Yungül (Vestel - CEO)
“Hammadde sıkıntısı çekilmez”
Vale'nin ve diğer şirketlerin fiyatlama sistemini değiştirmesiyle demir çelik fiyatları kısa ve orta vadede yukarıya çıkacak, daha sonra ise stabilize olacak. Kriz döneminde fiyatların aşırı düşmemesi için kapasiteler kısıldı. Bu demir çelik için de geçerli. Ayrıca ekonomik üretim yapamayan tesisler de durdu. Tabii fiyatlar yükselince bu kapasiteler devreye girecek, fiyatlar aşağıya çekilecektir. Pazar fiyatı böyle oluşacak. Ayrıca enflasyon baskısını da unutmamak lazım. Sadece demir çelik fiyatlarına takılmayalım. Bütün hammaddelerde artış aynı şekilde oluyor. Bu sadece bizim sektörümüzü değil bütün sektörleri etkileyecek. Hiç kimse
zararına iş yapamayacağına göre siz de bir noktadan sonra bu artışları fiyatlarınıza yansıtmak zorunda kalacaksınız. Kişilerin gelirleriyle bu artış paralelse satışları etkilemez. Ama görünen o ki kişilerin gelirleri bu artışların gerisinde kalacak. Ama daha sonra her alanda arz talep dengesi oluşur.
Hammadde sıkıntısı beklemiyorum. Çok boş kapasite mevcut. Hammadde tedariği, yaşayan bir olaydır. Devamlı yeni arayışlar mevcuttur. Sadece bu artışların fazla olması Ar-Ge çalışmalarını hızlandırır. Özellikle Ar-Ge'si kuvvetli firmalar yenilikler ve de maliyet düşürücü çalışmalarla bu fiyat artışlarını bir nebze de olsa dengeleyeceklerdir.
Veysel Yayan (DÇÜD - Genel Sekreter)
Yeni sistem istikrara kavuşturacak
Sektördeki üç büyüğün fiyatlandırma sistemini değiştirmesi, kısa vadede kontratlar çerçevesindeki referans demir cevheri fiyatlarını, spot fiyatlara yaklaşacak şekilde yükseltecek. Dünya genelinde demir cevheri alımlarının son derece yüksek bir bölümü sözkonusu kontratlar çerçevesinde gerçekleştirildiğinden, bu durum demir çelik bazlı ürün fiyatlarını da yükseltecek. Yeni sistemle, orta ve uzun vadede, demir cevheri fiyatlarının daha istikrarlı bir yapı kazanacağı ve kontrat fiyatlarıyla spot fiyatlar arasındaki yüzde 100'ü aşan ve piyasaların dengesini bozan farklılıkların da önüne geçileceği tahmin ediliyor. Böylece, başlangıçtaki fiyat artışına rağmen yeni sistem, demir çelik sektörü ve bu ürünleri kullanan diğer sektörler açısından daha istikrarlı bir yapıya katkıda bulunacak.
Demir çelikteki fiyat artışları, kısmen kriz dönemindeki keskin talep daralması sonrasında koşulların bir miktar iyileşmiş olmasından, kısmen de demir cevheri ve buna bağlı olarak hurda fiyatlarındaki artıştan kaynaklanıyor. Mevcut durum itibariyle, sektörü olumsuz etkileyen her iki koşulun etkisinin azaldığını söylemek mümkün. Önümüzdeki aylarda, cevher fiyatlarındaki artışın çelik fiyatlarına yansıtılmasına devam edileceği öngörülüyor. Dünya piyasalarındaki fiyatlar, bir taraftan girdi maliyetleri, diğer taraftan da talep dengeleriyle oluşuyor. Son haftalarda girdi maliyetlerinde artış gözlenmesi ve talebin canlanmaya başlaması, fiyatların yükselişe geçmesine yol açıyor. Ancak söz konusu artışlar, temel hammaddelerin maliyetlerinin de aynı oranda artması nedeniyle, sektörümüze kârlılık artışı şeklinde yansımıyor. Fiyatların iki misline yükseleceği değerlendirmeleri haklı olsa bile, 2008'in son çeyreğinde çelik fiyatlarının yüzde 70 gerilediği dikkate alındığında, yeniden 2008'deki seviyesine ulaşması mümkün gözükmüyor. Yükselen fiyatlann, önümüzdeki dönemde sektörü yeniden sağlıklı bir şekilde çalışmalarını sürdürebilecek ve yatırım yapabilecek kârlılığa taşıyabileceği görülüyor. Bu yönüyle, talebin canlı olmasının ve fiyatların da bu yükselişini sürdürmesinin, sektörün krizdeki kayıplarını kısmen de olsa telafi etmesine ve yatırımlarım yeniden hızlandırmasına katkı sağlayacağını düşünüyoruz.
Fiyatlardaki artış beklentisi, çelik sektöründe, gerek girdi temininde ve gerekse ürünlerin satışında uzun vadeli bağlantıların yapılmaması şeklinde etkisini gösterebilir. Ancak bu etki hiçbir zaman piyasada tıkanmaya yol açacak seviyede olmaz. Orta vadede tahminde bulunmak oldukça zor. Ancak, dünya genelinde çelik üretim kapasitesinin talebi karşılamaya yetecek seviyede olduğu da dikkate alınarak, sektörün hammadde tedariğinde sıkıntı yaşanmadığı sürece, çelik arzında yetersizlik oluşması beklenmiyor.
Ercan Tezer (OSD - Genel Sekreter)
Fiyatları üç şirket belirlememeli
Hammadde alanında yüzde 70 payı olan Avustralyalı Rio Tinto-BHP Billiton ile Brezilyalı Vale'nin ortak hareketi fiyatı belirlemede hâkimiyet yaratıyor. Demir çelik fiyatlarının bu üç şirkete bağlı olarak değişmesi sadece bizim açımızdan değil, küresel olarak büyük bir problem. Nitekim Avrupa Otomotiv Sanayicileri Birliği de (ACEA) bu tekelleşmeden rahatsız. Rusya ve Hindistan da önemli demir çelik üreticilerinden ama üretimin büyük bölümünü kendi sanayileri için kullanıyorlar. Bu nedenle önemli ihracatçı konumundaki Brezilyalı ve Avustralyalı şirketlerin politikası fiyatları yukarı çeker ve küresel olarak sıkıntı yaratır, ikinci önemli unsur da üç aylık bir fiyat sisteminde uzun vadeli tahmin ve bağlantı yapmanın zorluğu. Sanayici için artık uzun vadeli kontrat yapmak daha da zor...
Otomotiv sanayii, demir çelik hammadde fiyatlarında ani ve aşırı artışı endişeyle karşıladı. Bu artışın yüzde 80'lere ulaşacağı tahmin ediliyor. Konu krizden henüz çıkış beklentisi yaşanan sanayide daha büyük endişeye yol açtı. Otomotiv sektörünün başta çelik olmak üzere ham maddelere rekabetçi maliyetlerle erişebilmesi gerekiyor. Beklenmedik fiyat artışları sanayideki maliyet yapısını değiştirerek çarpan etkisiyle tüm ekonomiyi de olumsuz etkiliyor. Artan maliyetlerin fiyata yansıtılacağı gerçeği karşısında bunun talebi de çok olumsuz etkileyeceği ortada.
Orta büyüklükteki bir otomobilde yassı ürün olarak brüt 1 ton ve uzun ürün olarak da 300 kg çelik kullanılıyor. Bu toplamda net 1 ton olarak kabul edilebilir. Bunun toplam maliyet içindeki payı ise yüzde 15 dolayında. Öte yandan, kalite konusundaki toleransların giderek daralması hurdadan çelik üretimi yerine uygun kalitede hammadde kullanmayı da zorunlu kılıyor. Alternatif malzemeler üzerinde çalışmalar devam etse de güvenlik standartları gereği çelik malzeme ihtiyacı giderek daha da artıyor. Öte yandan alternatif olarak üzerinde çalışılan güçlendirilmiş plastik, alüminyum ve magnezyum gibi malzemelerde maliyet dezavantajıyla üretimle ilgili sınırlı kapasite sorunu devam ediyor.
Adnan Dalgakıran (OAİB - Başkan)
Ortak satın almalara yönelmeliyiz
Cevher üreticileri belli ki talepte önemli bir hareketlilik bekliyor. Ancak bu hareketlilik dolar ve Euro’daki aşağı yönlü belirsizlikle birleşince bu alanda kaosa davetiye çıkartıyor. Bunun için Vale'nin bu operasyonel kararından ziyade bu alandaki talep dinamiklerine ve rezerv paraların istikrarsız çizgisine bakmamız gerekir. Bunu gördükten sonra ancak demir fiyatlarındaki kısa, orta ve uzun vadedeki dalgalanmaları tayin edebiliriz. Çin şu günlerde üç önemli adım atıyor; birincisi dünyanın en önemli markalarını alıyor, ikincisi teknolojik altyapısını zenginleştirmek için güçlü küresel şirketlerin Ar-Ge merkezlerini bünyesinde topluyor, üçüncüsü ise rekabet şansını artırmak için ucuz emtia topluyor ve deyim yerindeyse alırken kazanıyor. Çin'in ana emtialara yönelik talep artışının bir nedeni de elindeki yaklaşık 2 trilyon dolarlık rezervin bir müddet sonra hızla değersizleşeceği kaygısı. Elindeki dolarları bir yerde temel emtialarla takas ediyor. Ama Hindistan, G.Kore, Malezya ve Brezilya da Çin'i takip edip piyasadan emtia topluyor. Böylece, demir-çelik, alüminyum, bakır, krom hatta pamuk gibi temel emtia ve endüstri mallarında dünya piyasalarında son beş yılda üretim kapasitelerinden bağımsız olarak talep kaynaklı bir fiyat artışı seyrediyordu. Kriz bu artışın hızını kesmişti ama Çin bu kez kriz sonrası elindeki dolarların kâğıt olacağı korkusuyla talebini artırdı, fiyatlar da neredeyse kriz öncesi düzeyinin üstüne çıktı. Bu durum bir müddet daha devam edecek ve fiyatlar dalgalanacak.
Demir fiyatlarının kısa sürede ikiye katlanacağı tespiti şu an için erken. Ancak yukan doğru bir hareketlilik olursa bu Vale'nin fiyat belirleme periyodundan ziyade, Çin ve fazla veren Asya ülkelerinin talebi kaynaklı ve dolardaki dalgalanmalara bağlı olarak gelişecek. Eğer bu iki husus daha az sorunlu olarak, önümüzdeki günlerde de seyrederse demir fiyatlarında yukarı yönlü istikrarsızlık olmaz. Ancak bu olursa şüphesiz ki sektörümüz olumsuz etkilenir. Çünkü ana girdi olan bir hammaddeden bahsediyoruz.
Biz had safhada hammadde sıkıntısı yaşanacağını sanmıyoruz. Bu alanda Türkiye'de çok köklü kurumlar var. Erdemir'in yıl içinde zaten yüzde 50'ye varan zam yapacağı beklentisi vardı. Son beş ay içinde de fiyatlar yüzde 32 oranında artmıştı. Yani sektör, krize rağmen hızlı fiyat artışlarına hazırlıklıydı. Ancak ürün tedariki konusunda Türkiye'nin artık Çin ve diğer Asya ülkelerinin yaptıklarını yapmaya başlaması gerek. Bu yalnız demir cevherinde değil, temel sektörlerin ana girdilerinde de yapılmalı. Bununla ilgili olarak Sanayi Bakanlığı'nın öncülüğünde birlikler ortak satın alma teşkilatları oluşturmalılar. Mesela biz Ortak Satın Alma Müessesi'ni oluşturduk. Önemli olan bu örneğin ülke çapında oluşturulması.
Süleyman Varlıbaş (Varyap - Yönetim Kurulu Başkanı)
İnşaat maliyetleri yüzde 8-10 artar
Demir çelik sektöründeki son fiyat artışları projelerin maliyetlerini artırıyor. Demir fiyatlarının kısa vadede yüzde 50 artmasının, fiyatın tek başına bir inşaattaki payının yüzde 7-8'ler kadar olduğunu düşünürseniz, en azından yüzde 3-4 gibi sadece demirden dolayı bir maliyet artışına yol açması söz konusu. Ama demir çelikteki artışın gerçek arz ve talepten kaynaklandığını sanmıyorum. Çünkü kısa zamanda bu kadar talep artışı olmaz, bir spekülatif harekettir. Bu bakımdan uzun sürmeyeceğini düşünüyorum.
Artış bu şekilde devam ederse bunun fiyatlara yansıtılması kaçınılmaz. Eğer demirdeki fiyat artışı ikiye katlanarak uzun vadeli devam ederse de o zaman en azından yüzde 8-10'luk bir maliyet artışına sebep olacağı için, fiyatların daha da yukarı çekilmesi zaruri olacak. 3) Spekülatif bir hareket olduğundan demir fiyatlarındaki artış uzun vadede devam etmez. Geçmiş yıllarda da, talebin yüksek olduğu dönemler yaşandı. Geçmişe göre daha düşük bir talep olduğu için çok büyük bir sıkıntı beklemiyorum, insanların konut almakta zorlandığı, kârları marjinal tutarak sektörün ayakta kalma pahasına çalıştığı bu dönemde, bu tür uygulamalar sektörün önünü tıkar, inşaatçının önünü açmak, Türkiye ekonomisi için iyi olur. Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de küresel kriz gayrimenkul sektörünü olumsuz yönde etkiledi ve tüketiciler alımda daha seçici bir yaklaşım göstererek güvenli firmalara ve projelere yöneldi. Müşterilerin bu açıdan sektörü test ettiği bir dönemde, konut maliyetlerine dönük bu türlü spekülatif gelişmeler, piyasa dengelerini bozucu etki yapar. Gayrimenkulde güven, proje, lokasyon ve fiyat unsurları ön planda. Yılın ikinci yarısında da gerek taleplerin gerekse girdi fiyat artışlarına ek olarak faizlerin artma ihtimali dikkate alındığında gayrimenkul fiyatlarının yükselmesi kaçınılmaz görünüyor. Böyle bir ortamda, ekonominin lokomotif sektörü olan gayrimenkul, 'temkinli' başlangıç yaptığı 2010'da, spekülatif oluşuma karşı duruyor.
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir:
Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın
görüşüne aykırı olabilir.