Hurdadan Çelik Üretimi Tarih Oluyor
Bundan iki – üç yıl öncesine kadar Türkiye’nin ham çelik üretiminde yakaladığı başarıyı ve dünya sıralamasında geldiği noktayı, göğsümüzü gere gere anlatıyorduk. Çelik konferanslarındaki sunumlarda, mecmualarda yayınlanan makalelerde ve dost sohbetlerinde Türkiye’nin çelik üretimindeki ilerleyişinden…
Bundan iki – üç yıl öncesine kadar Türkiye’nin ham çelik üretiminde yakaladığı başarıyı ve dünya sıralamasında geldiği noktayı, göğsümüzü gere gere anlatıyorduk. Çelik konferanslarındaki sunumlarda, mecmualarda yayınlanan makalelerde ve dost sohbetlerinde Türkiye’nin çelik üretimindeki ilerleyişinden bahsediliyordu.
Hurdadan Çelik Üretimi Tarih mi Oluyor? https://t.co/5HY707I7Tf pic.twitter.com/pU3QytSV0W
— Demir Çelik Sektörü (@celiksektoru) 22 Ocak 2016
Arada bir çıkan bazı muhalif sesler “Hadi canım sende” denerek susturuluyordu.
Ne diyordu bu muhalif sesler?
“Hurdaya bu kadar bağımlı olmak doğru değil”, “Dünyada çelik üretimi yüzde 70 cevherden, yüzde 30 hurdadan yapılırken bizde tam tersi…”, “Dünyanın en büyük hurda ithalatçısı olmamız hayra alamet değil”
Bu ve buna benzer birçok eleştiriyi duymak istemedik. İşimize gelmedi sanırım…
Her şey yolunda giderken, işler tersine döndü. Hurda ile cevherde roller değişmeye başladı.
Hurda fiyatları 180 – 200 dolar bandında kalırken, cevher fiyatları 200 dolardan 50 dolar seviyelerine indi. 650 dolar civarında satılan sıcak sac fiyatları 240 dolara geriledi.
Uzun mamul fiyatlarında da gerileme oldu. Özellikle cevherden uzun mamul üretimi yapan firmalar sektörde oldukça etkin bir konuma geldiler. Piyasalara ve fiyatlara yön vermeye başladılar.
Ve gelinen noktada Türk çelik sektörü için felaket senaryoları yazılıp çizilmeye başladı. Bazı nervürlü inşaat demiri üreticileri işçi çıkarırken bazıları da personelin bir kısmını ücretsiz izne ayırdı. Tabi bunlar geçici, günü kurtarmaya yönelik adımlar…
Söylentilere göre zarar etmesine rağmen, üretime devam eden firmalar var. Maksat; dostlar alışverişte görsün. Bu mantıkla nereye kadar devam edebilirler, kestirmek güç…
Problemleri ardı ardına sıralamak kolay… Zor olan çözüm önerisi getirmek, yol göstermek… Geçtiğimiz günlerde konuyla ilgili olarak Tosyalı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Fuat Tosyalı’dan bir öneri geldi: “Ark Ocağı ile üretim yapan firmalar birleşsin ve cevherden üretim yapabilen entegre tesisler kursun”… Bu bir çözüm müdür? Evet, çözüm olabilir.
Yazımızın başında bahsettiğimiz gibi dünyada çelik üretimi yüzde 70 cevherden, yüzde 30 hurdadan yapılırken; bizde oranların tam tersi olması, sürdürülebilir bir durum değildi zaten… Bu acı gerçekler ya da geç yüzleşecektik… Yüzleşmeye başladık.
Aslına bakarsanız entegre tesise dönüşmek de tek başına çözüm değil… Çünkü biz cevheri de Çin’e göre daha pahalıya alıyoruz. Alım miktarları yüksek olduğu için, cevher fiyatlarının belirlenmesinde etkin rol oynuyorlar. Ama navlun maliyetleri hesaba katılırsa rekabet için bir şansımız oluyor.
Sonuç olarak; Ülkemizde ark ocağı ile üretim yapan firmaların bir araya gelip “konuşması” gerekiyor. Mutlaka ÇİB veya TÇÜD çatısı altında bu konuşmalar yapılıyordur fakat daha sistemli bir organizasyon şart… Bugünün işini yarına bırakmadan, çözüm yolları ivedilikle aranmalı…
Benzer sorunlar yassı çelik sektöründe de söz konusu… Özellikle yassı çelik sektöründeki ÇSM’ler ve tedarikçi firmalar için tehlike çanları çalıyor. Durumun farkında olan YİSAD – Yassı Çelik İthalat, İhracat ve Sanayicileri Derneği yönetimi, alternatif pazarlar üzerinde çalışıyorlar. Hatta yurt dışındaki yatırım fırsatlarını araştırıyorlar. Bununla ilgili olarak Ocak ayı ortasında bir toplantı gerçekleştirdiler. Toplantının detaylarını Şubat sayımızda sizlerle paylaşacağız… Sağlıcakla kalın…
Murat KÖSE / Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
[email protected]