İş Hukukunda Maaş Haczi Uygulaması
Bir türlü atlatılamayan ve ülkemizde de etkileri büyük ölçüde görülen küresel ekonomik kriz ile ülkemizin içerisinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar birleşince kredi borçları başta kredi kartı borçları olmak üzere ödenemez hale gelmiştir. Çalışmasının karşılığında elde ettiği ücret gelirinden başka imkanı…
Bir türlü atlatılamayan ve ülkemizde de etkileri büyük ölçüde görülen küresel ekonomik kriz ile ülkemizin içerisinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar birleşince kredi borçları başta kredi kartı borçları olmak üzere ödenemez hale gelmiştir.
Çalışmasının karşılığında elde ettiği ücret gelirinden başka imkanı bulunmayan işçiler, krizden en fazla etkilenen kesim olarak karşımıza çıkmaktadır. İşçinin emeği karşılığında hak etmiş olduğu ücret geliri, borcun ödenmemesi nedeniyle icra takibi tehdidi altında kalmakta, sonuç olarak da işyerlerine maaşın belirli bir kısmının haczedilmesini öngören maaş haczi yazıları gitmekte, zaten başka kazanç kaynağı olmayan işçinin bir de almakta olduğu ücretin 1/4’lük kısmı haczedilerek icra dairesine ödenmektedir. Maaşına haciz konulan işçinin iş sözleşmesinin feshedilmesi işin başka bir boyutunu oluşturmakla, burada maaş haczinin iş sözleşmesinin feshine neden olması incelenecektir.
Maaşı haczedilen işçinin iş sözleşmesi feshedilebilir mi?
İş Kanunu’nun 18. maddesinde düzenlenen ve iş sözleşmesinin fesih sebeplerinden olan “geçerli nedenler”; İş Kanunu'nun 25. maddesi gereğince haklı nedenle derhal feshe (kıdemsiz ve ihbarsız feshe) neden olacak ağırlıkta bulunmamakla birlikte, işyerinin normal işleyişini ve yürüyüşünü bozan, iş görme borcunun gerektiği şekilde yerine getirilmesini engelleyen ve işyerindeki uyumu olumsuz yönde etkileyen hallerdir. İşçinin sosyal açıdan olumsuz bir davranışı, toplumsal ve etik açıdan onaylanmayacak bir tutumu, işyerindeki üretim ve iş ilişkisi sürecine herhangi bir olumsuz etki yapmıyorsa geçerli sebep sayılamaz. Başka bir anlatımla, iş ilişkisinin sürdürülmesinin işveren açısından önemli ve makul ölçüler içerisinde beklenemeyeceği durumlarda, fesih için geçerli nedenin bulunduğu kabul edilmelidir.
Bu noktada, işçinin maaşına haciz konulmasının işyerinde olumsuzluklara yol açıp açmadığı ve giderek iş sözleşmesinin feshi için bir “geçerli neden” oluşturup oluşturmadığı hususu önem kazanmaktadır. Zira, maaşa haciz konulması bir geçerli neden olarak kabul edilirse, bu takdirde işçinin işe iade hakkı bulunmadığı sonucu doğacak ve işçinin iş sözleşmesinin feshedilmesi hukuken korunmuş olacaktır.
Uygulamada, işverenlerin maaşı haczedilen işçinin iş sözleşmesini geçerli nedenle feshettiği görülmektedir. Bu durumda işçiye ödenmesi gereken kıdem ve ihbar tazminatları da ne yazık ki İcra ve İflas Kanunu hükümleri gereği, borcu tamamlanana kadar icra dairesine ödenmelidir. Varılan noktada, işçinin maaşına haciz konulmuş, bu sebeple işten çıkartılmış, üstelik kıdem ve ihbar tazminatlarının önemli bir kısmı da (genellikle de tamamı) borca mahsuben icra dairesine yatırılmış, işinden olan işçi bir de beş parasız kalmıştır.
Burada menfaatler dengesini sağlamak gerçekten zordur. Bir tarafta, borçlarını tek kazanç kaynağı olan ücret geliriyle ödeyemeyen işçi bulunmaktadır. Bu işçinin maaşına haciz konulması, işyerinde bu olayın öğrenilmesi ruhsal durumunu olumsuz yönde etkilemektedir. Diğer tarafta, maaşına haciz konulan işçinin isteksiz, moralsiz ve verimsiz çalışması nedeniyle zarar gören ve iş kaybına maruz kalan, üstelik bu gibi maaş haczi yazıları nedeniyle muhasebe ve personel uygulamaları yükü artan işveren bulunmaktadır. Verimsiz bir işçinin iş sözleşmesinin sürdürülmesi beklenemeyeceğinden, işveren açısından belli bir süre sonra iş sözleşmesinin feshi yoluna gitmesi kaçınılmaz bir hal alacaktır.
Yargıtay ne düşünüyor?
Bu tabloda mahkemeler de menfaatler dengesini sağlamakta güçlük çekmektedirler. Yargıtay’ımız yerleşik görüş olarak işçinin maaşına haciz konulması nedeniyle iş sözleşmesinin feshedilmesini kaideden bir “geçerli neden” olarak kabul etmektedir. Bununla birlikte, dengeyi sağlamak adına haciz konulmasını başlı başına bir fesih sebebi saymamakta, maaş haczinin işyerinde olumsuzluklara yol açmasını, objektif bir bakış açısı altında işyerinin örneğin muhasebe veya hukuk servisinde önemli zaman kaybına neden olacak şekilde çalışma sürecinin veya işyeri organizasyonunun olumsuz yönde etkilenmesini de aramaktadır. Ancak bu şartların varlığı halinde işçinin maaşına haciz konulmasını, geçerli bir fesih nedeni olarak kabul etmektedir.
Maaşına haciz konulan işçiyi gelirinden yoksun bırakacak şekilde iş sözleşmesinin sona erdirilmesi olgusuna koşulsuz bir şekilde üstünlük tanınmamalı, diğer taraftan da, maaşına haciz konan işçinin verimsiz çalışmasının yanı sıra muhasebesel anlamda işverene ek yükler yüklenmesine sebep olması da göz ardı edilmemelidir. Maaşına haciz konan işçinin bu durumunu düzeltebilmesi için imkanlar araştırılmalı, düzelmesi mümkün değilse o zaman iş sözleşmesinin sona erdirilmesi yoluna gidilmeli ve işyerindeki çalışma düzeninin korunması amaçlanmalıdır.
Yargıtay’ımızın yerleşik görüşü dengeyi sağlama çabası açısından isabetli olmakla birlikte, fesih öncesi aradığı şartlar bakımından eleştiriye açıktır. Şöyle ki:
Yargıtay’ımızın, işçinin maaşına haciz konulmasını başlı başına fesih sebebi olarak kabul etmemesi isabetlidir. Gerçekten, maaşına haciz konulan işçinin bir de işsiz bırakılmasını işçinin korunması ilkesi ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun amacı ve ruhuyla bağdaştırmak mümkün değildir. Diğer taraftan, maaşına haciz konulan işçinin ilelebet istihdam edilmesinin işverenden beklenmesi de doğru olmayacaktır.
Yargıtay’ımız kararlarında maaş haczinin fesih sebebi olarak kabul edilmesini, ancak bu durumun işyerindeki üretim ve iş ilişkisi sürecine herhangi bir olumsuz etkide bulunması şartına bağlamıştır. Bu olumsuz etkiyi de, objektif bir bakış açısı altında işyerinin, örneğin muhasebe veya hukuk servisinde önemli zaman kaybına neden olması şeklinde açıklamaya çalışmaktadır. Keza, “Davalı işverenin muhasebe servisinde görevli çalışan, mesaisini davacı işçinin borçları ve hakkındaki icra işlemleri nedeni ile bu işlemlere harcamıştır, işverenin büyük bir işletme olarak bu işlemler için personel istihdam etme zorunluluğu yoktur. Keza hakkında icra takibi ve borcu çok olan personelin çıkarılması, işyerinde olumsuzluklara yol açma olgusuna göre eşitlik ilkesine aykırılık teşkil etmez.” diyerek maaş haczinin ancak muhasebesel ya da hukuksal anlamda iş yükünü artırması halinde işyerinde olumsuzluklara yol açtığını belirtmektedir.
Maaş haczi yazılarına verilen cevaplar ve uygulamaların muhasebenin ya da avukatların iş yükünü artırdığını ve bu durumun işyerinde olumsuz etki yarattığını söylemek doğru olmayacaktır. Önemli olan, işçinin içinde bulunduğu durum nedeniyle performansında bir azalmaya sebep olup olmadığı, işyerinde verimin düşmesine yol açıp açmadığı ve davranışlarında bir olumsuzluk bulunup bulunmadığına bakmak gerekecektir. Çünkü işçinin maaşına haciz konmasının, borcun biran önce ödenmesi için işçiyi daha verimli çalışmaya yönlendirecek bir etkisi de bulunmaktadır. Zaten borç altındaki işçinin, bir de işini kaybetmemek için daha bir canla başla çalışması, işini kaybetmemek için daha dikkatli davranması hayatın olağan akışına daha uygun düşmektedir. Bu nedenle maaş haczinin fesih sebebi olarak kabul edilebilmesi için, işçinin verimsizliği ve davranışlarında olumsuzlukların aranması daha hakkaniyetli bir çözüm olacaktır.
Yargıtayımız kararlarında, maaşına haciz konulan işçinin iş sözleşmesinin feshinden önce ihtar çekilerek, borç durumunu düzeltmesi konusunda uyarılması gerektiğini belirtmektedir. Kararlarda örneğin, “Dosya içeriğine göre davalı şirket Genel Müdürlüğünce ücret ve diğer alacakları üzerine haciz konulan personelin durumlarını düzeltmeleri konusunda 16.3.2004 ve 10.1.2007 tarihli iki adet genelge yayınlandığı, işverenin özellikle hakkında icra takibi ve borcu çok olan işçilerin iş sözleşmesinin feshi yoluna gittiği, genel bir uygulama yapmadığı, davacıya da iş sözleşmesi feshedilmeden önce çalışma huzuru ve verimliliğin sağlanması açısından ücreti üzerindeki hacizleri 2 aylık süre içerisinde kaldırılması gerektiği yönünde uyarıda bulunulduğu, buna rağmen davacı ücreti üzerindeki hacizleri kaldırmaya yönelik işlem yapmadığı sabittir.” denilerek işveren tarafından yapılan fesihler geçerli kabul edilmekte ve işe iade talepleri reddedilmektedir (Yarg. 9. HD’nin 02.02.2009 tarih ve 2800/9800E, 2009/1012K sayılı kararı)
Oysa işçinin borçlarını kapatması için ihtar verilmesi bir çözüm değildir. Zaten işçinin borçlarını kapatabilmesi imkanı olsa, maaşına haciz uygulanmasının devam etmesini istemeyecektir. İşçiye ihtar verilerek, üstelik örnekteki kararda yazılı şekilde, iki ay gibi kısa bir süre verilmesi gerçekçi değildir. Bu nedenle, Yargıtay’ımızın söz konusu ve buna benzer kararlarına katılmadığımızı belirtmeliyiz.
Çözüm ne olmalı?
Maaşına haciz konan işçi, borcunu kapatmak için başka bir gelir kaynağına ihtiyaç duymaktadır. Zaten hakkında icra takibi yapılan işçiye hiçbir bankanın kredi vermeyeceği de bir gerçektir. Burada yapılması gereken; işçiye durumunu düzeltmesi için ihtar vermek yerine, işverenin iyi ilişkiler içerisinde olduğu bankadan, işvereni külfet ve yükümlülük altına sokmayacak şekilde, borcu tutarında veya önemli bir kısmı tutarında kredi kullandırılmasını sağlamaya çalışmak, bu suretle maaş üzerindeki haczin kaldırılmasını sağlayarak işçiye düzenli bir ödeme planı hazırlaması için uygun zemini oluşturmaktır. İşverenin ticari ilişki içerisinde bulunduğu bankaya nüfuzunu kullanmak suretiyle işçiye kredi sağlanabildiği bilinmektedir. Banka, iyi ilişkiler çerçevesinde yetkiler dahilinde bu gibi kredi kullanımlarına müsaade edebilmektedir. İşverenlerin, bu gibi imkanları değerlendirmesini aramak daha gerçekçi bir çözüm olabilir.
Diğer yandan, işvereni buna mecbur tutmak da doğru olmayacaktır. Özellikle ödemeleri konusunda ihmalkar davranan işçi için işverenin nüfuzunu kullanması ya da aracı olması, işvereni ileride zor durumda bırakabilir. Bu nedenle, işverenin işçiye yardımcı olması konusunda aranacak kriterleri esnek bir şekilde belirlemekte yarar bulunmaktadır. Bu çözüm yolunu, Yargıtay’ımızın belirlediği diğer esaslarla birleştirerek feshin geçerliliğinin denetlenmesini, daha uygun bir çözüm olarak görmekteyiz.
Sonuç olarak; maaşına haciz konan işçiye öncelikle ihtar verilerek durumunu düzeltmesi konusunda uyarılmalı, bu konuda bankadan kredi alınması gibi kaynak yaratmak konusunda işçiye yardımcı olunmalı, muhasebe ve hukuk bölümlerinin iş yükünün arttığı kriteri yerine işçinin maaş haczi nedeniyle veriminde, performansında düşüş ve davranışlarında olumsuzluklar olup olmadığına bakılarak feshin geçerli olduğuna karar verilmeli ve bu esaslara göre sonuca gidilmelidir.
Diğer taraftan, bankalara da iş düşmektedir. Çok sayıda alacaklısı ve yüksek miktarda borcu olan işçinin ücretin 1/4’üyle bu borçları ödemesi mümkün değildir. Eğer gayrimenkul sahibi de değilse, bankaların borçlarını tahsil etmesi hiç mümkün hale gelmeyecektir. Bu nedenle, borçların tamamı kadar kredi sağlanmalı ve bunu vadeye yayarak tek bir taksit ödemesi haline getirilerek ödeme imkanı yaratılmalıdır. Bu takdirde, borcun tahsil kabiliyeti de artırılmış olacak, ayrıca, istihdamın sürekliliğiyle iş barışı ve verimlilik artışı da sağlanmış olacaktır.
Av.Naciye Uçar
İş Hukuku Danışmanı
[email protected]