Otomotiv Sanayi Nasıl Büyüyecek?
Bu ayki yazımızı otomotiv sektörüne ayırmak istiyoruz. Türkiye’de 2008’de altın yılını yaşayan otomotiv sanayi, küresel krizle birlikte düşüşe geçmiş,2010’dan sonra toparlanır gibi olmuş fakat Avrupa krizi ile birlikte 2012’de bir kez daha inişe geçmiştir.Tarihçe Otomotivin Türkiye’deki gelişimi 1960’lı…
Bu ayki yazımızı otomotiv sektörüne ayırmak istiyoruz. Türkiye’de 2008’de altın yılını yaşayan otomotiv sanayi, küresel krizle birlikte düşüşe geçmiş,2010’dan sonra toparlanır gibi olmuş fakat Avrupa krizi ile birlikte 2012’de bir kez daha inişe geçmiştir.
Tarihçe Otomotivin Türkiye’deki gelişimi 1960’lı yıllarda başlamıştır. Çok kısa ve başarısız bir “Devrim” otomobili deneyiminden sonra, esas olarak Koç grubunun “Anadol” üretimi ile başlamıştır.
O güne kadar Ford’un Türkiye distribütörlüğünü yapan Koç, Ford motorunu kullanarak Anadol’u üretmeye başlamıştır. 1970’li yıllarda ise Fransız Renault, OYAK ortaklığı ile, hemen arkasından İtalyan FIAT, Koç ortaklığı ile binek otomobil üretmeye başlamışlardır. İlk başlarda, küçük ve kırılgan otomotiv sanayini korumak amacı ile hem araç ithalatına hem de yan sanayi ürünlerine yüksek gümrük duvarları koruma sağlamış ve gerekli sermaye birikimini oluşturmuştur.1980’li yılların sonu, 90’ların başında ise gümrük duvarları indirilmiş ve küresel rekabet Türkiye pazarına hâkim olmuştur.
Türkiye ile Avrupa arasındaki gümrüklerin sıfırlanmasını takiben, 2000 yılına kadar hala iç Pazar için üretim yapan otomotiv sanayimiz, o yıl Doblo isimli hafif ticari aracı Tofaş’ta üreterek ilk kez gerçek anlamda Avrupa’ya ihracat yapmaya başlamıştır. Arkasından Renault Clio ile Avrupa’ya bir çıkış yapmıştır. Çok kısa bir süre içinde Toyota, Honda ve Hyundai AB’ye ihracat yapmak amacı ile Türkiye’de fabrika kurmuştur. Yine aynı dönemde, ana sanayi firmaları, Avrupa, Kore ve Japonya’daki yan sanayilerini Türkiye’ye çağırmış ve ya kendi başlarına, ya da Türk yan sanayi firmaları ile ortaklaşa üretim yapmalarını istemişlerdir. O dönemde otomotiv yan sanayi de küreselleşmeye başlamıştır.
İhracat rakamları
Bugün Türk otomotiv sanayi, üretiminin %65-70’ini ihraç eder konuma gelmiştir. Son 4 yılın ana ve yan sanayi ihracat rakamları şöyledir:
Üretim rakamları ise şöyledir:
Başlangıçtan bugüne kadar otomotiv ana ve yan sanayimizin geçirmiş olduğu evrim kayda değer bir gelişmedir. Türkiye bugün artık bir “otomotiv üssü” konumunda bir ülkedir. Tüm dünyada üretim artık metropol ülkelerden, çevre ülkelere (3. Dünyaya) kaymaktadır. Nedeni, artan rekabet baskıları nedeni ile maliyetleri düşürmektir. Örneğin, Amerika pazarı otomotiv için büyük bir pazardır. O piyasada satılan araçlar giderek artan bir şekilde Brezilya ve Meksika’da üretilmektedir. Avrupa’da satılan araçlar ise, giderek artan sayılarda Çek Cumhuriyeti, Romanya, Türkiye ve Rusya’da üretilmektedir. Asya’da ise Hindistan, Çin ve Güney Kore üretim üssü olmuşlardır.
Küresel pazarlar
Dünya’da kabaca 3 büyük otomotiv Pazar vardır. Bu pazarlarda üretilen araç sayıları ise şöyledir:
Kaynak: OICA – 2011 rakamlarıdır
Motorlu araçların ihracatında mesafeler çok önemlidir. Nakliye maliyetleri ve düşük stok kaygıları ile tüketim pazarlarına yakın üslerde üretim yapılması hedeflenmektedir. Örneğin Çin’de veya Hindistan’da üretilip Türkiye’de satılması elbette mümkündür; ancak sıra dışı bir durumdur. Sayıların çok düşük kalması kaçınılmazdır. Toyota, Honda ve Hyundai’nin AB pazarı için Türkiye’de konuşlanmalarının nedeni budur. Toyota’nın ABD’de fabrika kurmasının nedeni de budur. Metropol pazarlarda üretilen araç sayılarını vermek istiyorum:
Üretilen motorlu araç sayıları (adet)
Kaynak: OICA – 2011 rakamlarıdır
Dünyada 57 ülkede otomotiv üretimi vardır. Yukarıdaki 5 ülkeden sonra en fazla üretimin yapıldığı 11 ülkeye bakacak olursak:
Üretilen motorlu araç sayıları (adet)
Kaynak: OICA – 2011 rakamlarıdır
2. Ligde nasıl yukarı çıkacağız
Evet, her ne kadar otomotiv sanayimizle övünsek de, küresel tablo içine yerleştirdiğimizde alt sıralarda olduğumuzu görüyoruz. Evet, 3. Ligden, 2. Lige çıkmış durumdayız. Ancak görüldüğü gibi henüz ligin alt sıralarında yer alıyoruz. Ekonomi yönetimimiz Cumhuriyetimizin 100. Yılı için koymuş olduğu ihracat hedefleri arasında, otomotiv sanayi için 70 milyar USD’lik bir hedef konmuştur. Bugünkü 19 milyar USD’lik ihracatla karşılaştırdığımızda, hedefin gerçekleşebilmesi için sektörün 3,5 kat büyümesi gerekmektedir. Bu çok ciddi bir büyüme hedefidir. 10 yıl içinde sektör 3,5 kat büyümelidir. Devlet bunun mümkün olabilmesi için tüm olanaklarını seferber etmiş ve çok güzel bir teşvik paketi hazırlamıştır. Ayrıca, otomotivin olmazsa olmazı olan araştırma ve geliştirmeler için rakip ülkelerde olmayan avantajlar da sağlanmıştır. Bu nedenle, sadece üretim değil, aynı zamanda mühendislik hizmetleri de Türkiye’ye kaymaktadır. Gelin bunu biraz yakından inceleyelim.
2012 itibarı ile ihraç edilen motorlu araçların ortalama birim fiyatı ise şöyledir:
Önümüzdeki 10 yıl boyunca, USD bazında bir artış mutlaka olacaktır. Ortalama olarak 5 yıllık artışı %30 olarak alır isek ortalama birim fiyatın 19,000 USD’ye çıkacağını söyleyebiliriz.
Diğer bir deyişle, ihracat adetlerini 3 kat artırmamız gerekmektedir. İç piyasayı da düşünürsek toplam üretimin aşağı yukarı 2.700.000 adet olması gerektiğini düşünebiliriz. Bu da bizi Meksika’nın bugünkü konumuna getirecektir. Bir diğer bakış açısı ile konuya yaklaşırsak, Avrupa pazarında satılan 23 milyon aracın yaklaşık %10’unu üretme hedefinde olduğumuzu söyleyebiliriz. Bu da çok aykırı ve ulaşılamaz bir hedef değildir. Ana sanayinin büyümesine bağlı olarak Yan sanayi de kaçınılmaz olarak büyüyecektir. Arka tekerler, ön tekerleri takip edecektir.
Yapılması gerekenler
Buna ulaşabilmek için, mevcut ana sanayilerin büyümesi gerektiği gibi yeni ana sanayilerin de 1990’larda olduğu gibi Türkiye’ye çekilmesi gerekecektir. En büyük üreticiler olan Renault, Tofaş, Ford, Toyota ve Hyundai’nin bu süre içinde en az %25 büyümeleri için finansman imkanları sağlanmalıdır. Volkswagen, Peugeot-Citroen, Ford (binek) üretimlerinin de Türkiye’ye çekilmesi için özel lobi çalışmaları yapılmalıdır.
Yan sanayide ise özellikle Dizel ve içten patlamalı motor üretimleri ile vites kutularının Türkiye’de üretimi için özel teşvikler verilmeli, Türkiye’de bu komponentlerin üretimi özendirilmelidir.
Elbette, yerli araç üretiminin gerçekleşmesi ile önümüzdeki 20 -30 yıl içinde, eğer doğru politikalar izlenirse, birinci lige bile çıkabiliriz.