Çelik Sektörümüzün Net İhracatı Artıyor
2011 yılında, Türkiye’nin toplam çelik ürünleri ihracatı, miktar yönünden yüzde 5.3 oranında artarken, ithalâtı yüzde 3.3 oranında gerilemiş bulunuyor.
2011 yılında, Türkiye’nin toplam çelik ürünleri ihracatı, miktar yönünden yüzde 5.3 oranında artarken, ithalâtı yüzde 3.3 oranında gerilemiş bulunuyor.
2011 yılında, Türkiye’nin toplam çelik ürünleri ihracatı, miktar yönünden yüzde 5.3 oranında artarken, ithalâtı yüzde 3.3 oranında gerilemiş bulunuyor. Değer yönünden ise, ihracatta sağlanan yüzde 25.2 oranındaki artışa karşılık, ithalâttaki artışın yüzde 18.5 seviyesinde kalması, demir çelik ürünlerinde net ihracatımızın miktar açısından 2010 yılındaki 6.55 milyon tondan, 2011 yılında 7.86 milyon tona; değer açısından ise, 1.5 milyar dolar civarında artışla, 3.31 milyar dolardan, 4.81 milyar dolara yükselmesine imkân sağladığı gözleniyor. Bu sayede, Türkiye’nin demir çelik ürünleri ihracatının ithalâtını karşılama oranının, 2010 yılındaki yüzde 133 seviyesinden, 2011 yılında yüzde 141 seviyesine yükseldiği dikkat çekiyor.
Hurda tüketimine ilişkin son veriler, 2011 yılında, demir çelik sektörünün girdi tedariğinde yurtiçi kaynaklara ağırlık verdiğini ortaya koyuyor. Bu cümleden olarak, 2011 yılında çelik sektörümüzün yerli hurda kullanım miktarının, yüzde 54 oranında artışla, 2010 yılındaki 6.06 milyon ton seviyesinden, 9.33 milyon tona ulaştığı gözleniyor. Yerli hurda tüketimindeki yükselişte, Türkiye’nin çelik tüketimindeki artıştan kaynaklanan yeni hurda oluşumunun yanında, iç piyasada toplanabilen hurda miktarının artmış olmasının da önemli bir etkisi bulunuyor. Türkiye’nin çelik üretimi ve tüketimi arttıkça, yeni hurda kapasitelerinin oluşmaya devam ettiği ve GİTES kapsamındaki hassasiyetlerin de, kademeli bir şekilde yurtiçi hurda üretimine yansımaya başladığı anlaşılıyor.
Bazı kesimlerin, demir çelik sektörünün dış ticaret dengesi üzerine açıklamalar yaparken, hurda, demir cevheri, kömür ve ferro alyaj gibi demir çelik üretiminde kullanılan ithâl girdilere, otomotiv, makine, beyaz eşya gibi sektörlerin üretimlerinde kullanmak amacıyla ithâl ettikleri çelik ürünlerini de dahil ettikleri gözleniyor. Esasen, Türkiye’nin demir çelik ürünleri ithalâtının önemli bir kısmı çelik tüketicisi sektörler tarafından gerçekleştiriliyor. Örneğin, 2011 yılında gerçekleştirilen, toplam 1.2 milyar dolar tutarındaki 387 bin tonluk paslanmaz çelik ithalâtının, üretimlerinde kullanmak üzere, otomotiv, makine ve beyaz eşya sektörleri ya da son tüketici niteliğinde olan inşaat sektörü tarafından yapıldığı değerlendiriliyor. Bu yönüyle, yarı mamûl haricinde kalan ürünlerin, demir çelik sektörünün ithalâtı olarak gösterilmesinin yanlış sonuçlar ortaya çıkarttığını ve bu yanlışlığın giderilebilmesi için, kapsamlı bir input-output analizine ihtiyaç duyulduğunu vurgulamak gerekiyor.
Diğer sektörler tarafından ithâl edilen çelik ürünleri dikkate alınmadığında, sektörümüzün dış ticaret fazlası verdiği net bir şekilde ortaya çıkıyor. Tüm bu değerlendirmeler yapılırken, sektörün iç piyasaya 20 milyar doların üzerinde bir değerde çelik tedarik ettiği; sadece 2011 yılında, yurtiçi çelik tüketimindeki artışın 3.5 milyon ton civarında olduğu ve iç piyasanın hızlı bir şekilde artan ihtiyacını karşılamanın yanında, yüksek miktarlarda ihracat da yaptığı hususlarının da göz önünde bulundurulmasına ihtiyaç duyuluyor.
Bir bütün olarak bakıldığında, çelik sektörüne ait olmayan çelik ithalâtı dahil edilse bile, çelik sektörünün, ithâl edilen girdi ve çelik ürünlerinin toplamının iki misli civarında bir değer yarattığı görülüyor. Çelik sektörümüzün bu noktaya gelmesinde, krize rağmen sürdürülen ve ağırlıklı bir şekilde Türkiye’de üretilmeyen çelik ürünlerinin üretimine yönelen yatırımların önemli katkısı bulunuyor. Önümüzdeki yıllarda, Türkiye’de üretilmeyen ve ithalât yolu ile tedarik edilen ürünlere yönelik, hâlen devam etmekte olan ve plânlanan yatırımlarla birlikte, çelik sektörümüzün ihracatının ithalâtı karşılama oranının ve ekonomiye olan katkısının artmaya devam etmesi bekleniyor.
Bu noktada, yurtiçi kapasitenin Türkiye’nin ihtiyacını karşılayabilecek düzeye ulaşmış olmasına rağmen, 2011 yılı itibariyle 6.43 milyon tona ulaşan ithalât sebebiyle, yassı ürün kapasitelerinin tam olarak değerlendirilemediği dikkat çekiyor. 2011 yılında sadece yassı ürün ithalâtı için 6.4 milyar $ tutarında döviz çıkışı yaşanmış olması, sektörde ciddi rahatsızlık yaratıyor. Türkiye’nin dış ticaret açığının kapatılması amacıyla, neredeyse tam bir seferberliğin ilân edildiği mevcut şartlarda, bu açığın azaltılmasını mümkün kılacak tedbirlerin daha fazla geciktirilmeden uygulamaya aktarılmasına ihtiyaç duyuluyor.
2012 yılında derinleşme ihtimali bulunan Avrupa ve ABD’deki krizin, dünya çelik üretim kapasitelerindeki hızlı artışlar ile birlikte, rekabeti ön plana çıkartacağı ve kapasite kullanım oranlarını arttırmanın, ancak yüksek rekabet gücü ile mümkün olabileceği değerlendiriliyor. Bu açıdan, Girdi Tedarik Stratejisi (GİTES) projesi çerçevesinde, hurda, demir cevheri, kömür ve ferro alyajlarda, yerli üretimi arttıracak teşvik mekanizmalarının, Ekonomi Bakanlığı tarafından bir an önce uygulamaya aktarılması, başta çevre katkı payı ve TRT payı olmak üzere, sektörün girdi maliyetlerinin üzerindeki yüklerin kaldırılması, yaz ve kış aylarında kesintilere yol açan elektrik enerjisi üretim ve dağıtımındaki darboğazların giderilmesi hayati önem taşıyor.
KAYNAK: DEMİR ÇELİK ÜRETİCİLERİ DERNEĞİ
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir: Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın görüşüne aykırı olabilir.