MMK olarak Türkiye’ye yatırım yapma nedenlerinizi ve amaçlarınızı bizimle paylaşır mısınız?Türkiye pazarı MMK için ne ifade ediyor? Bu yatırımı yapmaktaki ana amacımız öncelikle yassı ürünlerde Türkiye’nin iç piyasadaki arz açığını tamamlamak ve daha sonra da hızla gelişmekte olan Kuzey Afrika- Orta Doğu ülkelerinin bu gelişiminde rol oynamak idi. Bunların yanında Avrupa ülkelerinin ekonomik düzenlerini kazanmaları ile birlikte bu pazarlardan pay almayı hedefledik. Özellikle galvanizli ve boyalı, yani katma değerli ürünlerde, ihtiyacı karşılamanın yanısıra bu ihtiyacı yaratmakta katalizör olmayı planladık.
Türkiye ve bahsetmiş olduğumuz diğer tüm ülkeler için MMK uzun dönemde bölgedeki gelişimi en iyi şekilde destekleyecek bir partneri ifade ediyor. Bu, hem ürün hem de ilişki kalitesi açısından geçerli.
Ürün yelpazesi sıcak sacdan boyalı saca kadar çok sayıda sanayinin tüm ihtiyaçlarını karşılayacak teknik özelliklere sahip. Boru-profil, yapı sektörü, havalandırma-ısıtmasoğutma, beyaz eşya, otomotiv yan sanayii gibi sektörlerin tüm kalite, yüzey ve hatta şekil ihtiyaçlarını karşılayabilecek durumdayız.
MMK olarak bir süredir sıcak sac üretimini durdurdunuz. Piyasada çeşitli teknik problemler nedeniyle üretime ara verdiğiniz konuşuluyor. Üretimi durdurmanızın gerçek sebebi nedir?Fabrikamız üretime geçtikten sonra, devreye alma sürecinde bazı teknik problemler yaşadığımız doğru. Fakat tespit edilen problemler üzerine çeşitli çalışmalar yapıldı ve o sorunlar giderildi. Kendi ürettiğimiz sıcak mamulden galvanizli sac üretmeye başladık. Bunun dışında çelik boru üreticilerine sıcak sac satışları yaptık. Kalite konusunda en küçük bir problemimiz kalmamıştı. Fakat Kasım ayında fabrikanın çelik döküm tarafını durdurma kararı aldık ve durdurduk. Üretimi durdurmamızdaki ana etken maliyet… Bildiğiniz gibi bizim fabrikamızda yassı ürün üretimimizi sadece hurdadan veya pik demirden yapabiliyoruz. Ark ocağında elde ettiğimiz çelik doğrudan Thin Slab haline geliyor ve stok yapılmaksızın yine doğrudan sıcak sac üretiliyor. Piyasalarda hurda fiyatları aşırı derecede artınca sıvı çelikten üretim yapan entegre tesislerle ve slabdan sac üreten firmalarla fiyat açısından rekabet edemez hale geldik. Bu nedenle “Belli bir süre için” üretimi durdurduk. Şu an için bekliyoruz. Ancak 2013 yılı sonunda Pazar durumunun değişmesini tahmin ediyoruz ve bu tarihlerde yeniden üretime başlamayı planlıyoruz.
Thin Slab teknolojisinin ne gibi avantajları var? Neden bu teknolojiyi tercih ettiniz?Döküm+hadde teknolojisi, kalın slab kullanılarak üretimin gerçekleştirildiği geleneksel sıcak haddeleme teknolojisi ile kıyaslandığında pek çok avantaja sahiptir. Öncelikle, kalın slabın muhafaza edilmesi, nakliyesi, haddeleme öncesi slab ısıtma fırınlarında ikinci kez ısıtılması gereksinimlerini ortadan kaldırır.
İnce slab dökümü ve sıcak haddeleme sistemlerinin aynı hat üzerinde ve sürekli (kesintisiz) olması nedeniyle daha az ekipman ve personel gereksinimi, haddeleme sırasında daha az enerji sarfiyatı ile kurulum ve üretim maliyetlerinde avantaj sağlar. Bu teknoloji, sıcak haddelenmiş ürün imalatı döngü süresini 10 kattan daha fazla azaltır, hızlı, etkili ve esnek çalışma ile müşteri odaklı çalışmayı sağlar. Döküm+hadde ünitesi ile geçen sene 1.0 mm kalınlıkta sıcak haddelenmiş bobin üretimi gerçekleştirilmiştir ki bu ürün, geleneksel teknolojilerin kullanıldığı haddehanelerde üretimi problemli olan bir üründür.
MMK sıfırdan demir çelik sektörüne giren bir firma değil. Dünya çapında tanınan ve sektörde deneyimi olan bir firma… Bildiğimiz kadarıyla Rusya’da Slab üretiminiz de var. MMK, çok da uzak olmayan Rusya’da slab üreten bir fabrikası varken, neden Thin Slab teknolojisini uyguladı? MMK, Rusya’da 4 adet aralıksız slab döküm ünitesine ve 2 adet geleneksel teknoloji ile çalışan sıcak haddehaneye sahiptir. Bu ünitelerin olanakları, 10,5 milyon ton sıcak haddelenmiş sac üretimine fırsat vermektedir.
Türkiye’deki MMK fabrikası için, yukarıda bahsettiğim avantajlara sahip olan modern bir teknoloji tercih edilmiştir. Teknoloji seçiminde olumlu faktörlerden biri de, döküm-hadde ünitesinin ve tüm fabrikanın bütünlüğüdür. Bu sıcak haddehanenin kurulması, MMK Şirketler Grubunun hadde kapasitesini 2,3 milyon ton arttırmıştır ve dünya pazarında durumun değişmesiyle, bu modern kapasiteli tesis daha fazla talep görecektir.
Yöneticilerimiz Türkiye’nin geleceğine ve bölgeye güvendiği için, kendi ayağı üzerinde duran bir fabrika kurmak istediler. Çünkü 2008’de krizin çıkacağını ve dünyadaki bütün dengelerin değişeceğini kimse beklemiyordu. Şartlar şuanda böyle… Belki üç sene sonra değişik bir denge konuşacağız. Bu arada bir yandan da eritme teknolojisini değiştirip hurdanın yanında alternatif bir kaynak kullanılabilirliği hakkında sürekli araştırma yapıyoruz. Cevheri bir şekilde aynı tesisin içinde biz de kullanabilir miyiz diye çalışmalar yapıyoruz.
Böyle bir teknoloji var mı peki?Şu anda yeni teknolojiler geliştiriliyor. Japonların geliştirdiği bir teknoloji var. Yüksek fırın olmaksızın cevher işleniyor, mini fırınlarla bu iş yapılıyor. Biz de şu anda bu teknolojilik gelişmeleri sürekli araştırıyoruz. Sıkıntı şu an sadece bizde değil. Uzun mamul üreten üreticilerin hepsi bu sorunu yaşıyor. Şu anda hurdadan mamul üretmek karlılığını kaybetmiş durumda; çünkü cevher ile hurda arasındaki marj açılıyor, dünyanın çoğunda mamul cevherden üretilirken, Türkiye genelinde bizim ana üretimimiz hurdadan yapılıyor. O yüzden hurda bir süre sonra problem olacak gibi gözüküyor.
Dünyada en büyük hurda alıcısı Türkiye… En büyük alıcı piyasaya yön vermeli... Türkiye’nin hurda fiyatları üzerinde neden böyle bir etkisi yok? Sektör olarak, ülke olarak fiyatları baskı altında tutmak gibi bir gücümüz yok mu?Böyle bir şey bugüne kadar başarılamadı. Son zamanlara baktığında arz da o kadar artmıyor. Hurda arzında artış yok. Gelişmiş ülkelerin hurda arzında bir yavaşlama söz konusu… Amerika’ya baktığınızda bir otomobil ortalama yedi sene kullanırken şimdi 11 sene kullanılmaya başlandı. Bu da demek oluyor ki, hurda arzı azalıyor. Bir tek bize bağlı bir durum değil yani bu. Avrupa Birliği şimdi bir çalışma yapıyor; hurdayı ihraç etme konusunda zorluklar getirmeye çalışıyor. Bu yüzden bu dengelere müdahale etmek o kadar kolay değil. Bunun dışında hurda tedarik eden firma sayısı da giderek azalıyor. Haliyle bir tekelleşme söz konusu…
Hurda arzının azalmasında 2008 krizi ile birlikte gelişmiş ülkelerin ekonomisi durağanlaştı, gerilemeye başladı. Bunun etkili olduğunu söyleyebilir miyiz?Kesinlikle… Bu da etkenlerden bir tanesi… Hurda tedarikçileri de artık işi kontrollü yapmaya başladı. Bu durumu tetikleyen bir sürü faktör var yani, bir tane değil. Sonuçta o faktörlerin hepsi bu duruma etki ediyor. Peki en başta Türkiye’de cevherden üretim yapan entegre bir tesis kurulamaz mıydı? O dönemde neden böyle bir yol seçmediniz? Bu fabrikalar kurulduğu zaman “Hurdadan üretim yapabilen bir tesis kurulacaksa, entegre bir tesis kurmaya ne gerek var?” diye bir anlayış vardı. Çünkü hurdadan kurulan tesisiler daha karlıydı. Maliyeti de daha düşüktü. Cevherden üretim yapan bir tesisi kurarsanız yaklaşık üç katı kadar fazla bir yatırım yapmanız gerekiyor. Bununla birlikte Türkiye’de çevre izinleri almak artık çok zor… Bürokrasi çok ağır…
Ülkemize yatırım yapma kararı aldığında MMK’nın Türk çelik sektöründe önemli bir oyuncu olması bekleniyordu. Sizce MMK Türkiye’de önemli bir aktör almayı başarabildi mi? Piyasada çok hızlı hareket etmek değil, daha planlı bir satış politikası gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Şu ana kadar da onun üzerinde çalışıyoruz. “Fiyat arttı, fiyatı değiştirelim; piyasa değişti şu yolu izleyelim” Bu tür bir yaklaşımla değil daha çok sanayici bir yaklaşım getirmeye çalışıyoruz. Zaten Rusların çalışma prensibinde planlı bir çalışma sistemi var. Bu sistemi de Türkiye’de oturtmaya çalışıyoruz. Fiyatla, malzemeyle değil daha çok kalite ve süreklilikle malzeme satışını yapmaya çalışıyoruz. Her geçen gün alıcılarımızı sabitliyoruz. Her ay, kime ne malzeme satacağımızı yavaş yavaş oturtuyoruz. Piyasada çok hareket yapan, manipüle eden, fiyatlarla çok oynayan bir şirket olmak istemiyoruz. Biz nasıl sanayiye hizmet veriyorsak, biz de sanayici olmak istiyoruz. Bu yüzden kanal larımızı, kimlerle çalışacağımızı, hangi sektörlerle çalışacağımızı oturtuyoruz. Piyasada büyük bir rekabet var. Bizim en büyük hedefimiz ihracatımızı arttırmak; çünkü bu rekabet kavgasının içinde ne kadar az olursanız, piyasanız da o kadar oturmuş olur. Biz şu anda piyasada ihracatımızı arttırmak için elimizden geleni yapıyoruz. Örneğin piyasada olmayan bir ilki başlattık, bizle birlikte Rusya’ya ihracat başladı. Irak, Lübnan ülkelerine de ihracatımız mevcut. Hedefimiz bu pazarları geliştirmek. Fabrika kurulurken en büyük hedef Avrupa ihracatıydı. Malzemelerin nasılsa yüzde 30’u Avrupa’ya satılır diye plan yapmıştık. Bugünkü konjonktür gösteriyor ki, Avrupa bize mal satıyor. Biz Avrupa’ya malzeme satamıyoruz. Avrupa her türlü malzemesini buraya çok kolaylıkla satıyor. Avrupa’nın her malzemesinin buraya girmesinden oldukça şikayetçiyiz… Bunun adı haksız rekabet çünkü… Biz o kadar ikinci kalite malzemeyi Avrupa’ya satsak, kesin bizim hakkımızda araştırma yaparlar. Avrupa’nın bütün stokları şuan Türkiye’ye geliyor. Böyle büyük yatırımlar yapılmışken, ithalatın bu kadar rahat olmaması lazım. Eskisi gibi değil… 2008’e kadar olduğu gibi yassıda ithalata mahkumuz gibi bir durum yok. Yassı çelikte net ihracatçıyız, mahkum değiliz yani. Buna rağmen ithalat hızını kesmeden devam ediyor.
Birkaç yıl öncesine kadar yassı çelik sektöründe ‘net ithalatçı’ olan Türkiye, yapılan yatırımlarla ‘ihracatçı’ konuma geçti, buna rağmen hem ithalatta önemli bir düşüş olmadı hem de ihracat yeterince artmadı. Buna karşın piyasada üreticilerin kapasite fazlalığından ve tam kapasite ile üretim yapmadıklarından söz ediliyor. MMK olarak bu konu hakkında neler düşünüyorsunuz?Türkiye’deki yassı çelik üretim kapasitesi ile iç pazardaki tüketim, ihraç edilen ürünler ve yapılan ithalat karşılaştırıldığında böyle bir durum olduğu ortaya çıkıyor fakat MMK olarak şu anda galvanizli ve boyalı sacda full kapasite çalışıyoruz. Kapasitemizi hiç düşürmedik. Şu anda galvanizli, boyalı, soğuk haddehanemiz full kapasite çalıyor.
Sıcak tesisimiz dışında hepsi çalışıyor. Bu sadece sıcak sac için söz konusu olan bir durum. İhracatın son 1-1.5 senedir düşüşü Avrupa ülkelerindeki ekonomik türbülanstan kaynaklı ve bu geçici bir süreç. Bu durumdan etkilenen bölge ülkelerin de talebinde, ekonomik büyümelere paralel talep artışının gerçekleşmesi kaçınılmaz. Bunun yanında sıcak sac üretimlerindeki artış sadece sıcak sac tüketimini değil galvanizli ve boyalı sac tüketim ve artışlarını da desteklemekte; ki bu ürünlerin hem tüketim hem de ihracatında artış mevcut ve gelecek için de potansiyeli halen yüksek.
Çin’den gelen ürünler, 100-150 dolar daha ucuza temin ediliyor… Bu durum piyasaya nasıl yansıyor? Açıkçası Çin malını piyasada çok fazla görmüyoruz. Çin’den bant malzemeler geliyor, onlar biraz etkiliyor. Biz Çin’in etkisini daha ziyade ihracat pazarlarımızda hissediyoruz. Ama Çin’deki satış stratejisi ile bizimki çok farklı. Çünkü onların çoğu devlet fabrikası... Emredilen şeyi yapmak zorundalar, kâr ya da zarar şöyle olacak diye bir düşünceleri olduğunu düşünmüyorum.
Tedarikçi firmalar ve özellikle ÇSM’ler ana üreticilerin son kullanıcılarla yakınlaşmasından ve onlara mamul/yarı mamul sunmasından oldukça rahatsızlar. Bu konuya MMK olarak nasıl bakıyorsunuz?Özellikle ekonomik şartların zorlaşıp, marjların daraldığı dönemlerde dünyadaki birçok üretici marjını artırmak için çareler arıyor. Bu bir hayatta kalma çabası. ÇSM satışları ile nihai alıcıya satış oranlarında değişim bu dönemlerde görülebiliyor. Bunun yanında ürünlerin kalitesi yükseldikçe, yeni aplikasyonlara girildikçe sanayici ile yapılan alışverişin artması da kaçınılmaz. Yani hem yüksek kalite ve katma değerli ürünler üretip hem de sadece ÇSM’lere satış yapmak imkansız. Örneğin, katma değerli bir ürün olan boyalı sacın en büyük alıcıları Panel üreticileri.
Önemli olan piyasa dengelerini bozmadan hatta mümkün olduğunca piyasayı geliştirip bilinçlendirerek marjı artırmak. Bizim tüm ürün gruplarımızda ÇSM’lerin payı halen yüksek seviyelerde. Yani şuan onlar bizim müşterilerimiz. Para kazanmak çok zorlaştı, eskisi gibi değil. Eskiden malzeme elinizde dururken para kazanıyordunuz. Üreticiler de üretimden para kazanmıyordu, o malzemenin fiyatının artışından para kazanıyordu. Yani stoktan para kazanıyordu. Şimdi stoktan para kazanma devri bitti. O yüzden eğer bir katma değer yaratmıyorsanız para kazanmak çok zorlaştı. Dilme ve boy kesme işlemini hemen hemen herkes yapmaya başladı. Yani bu bir ayrıcalık değil. O yüzden ya daha değişik üretimlere girecekler ya da bizim giremeyeceğimiz müşterilere hitap edecekler. Çekle alım yapılan, riskli satışlar var mesela biz onları yapamıyoruz. Bu tarz satışları onlar yapıyor. Bir rol almaları lazım yani... Avrupa’da da baktığınızda çok fazla çelik servis merkezi yok aslında. Gittikçe sayıları azalıyor, üreticiler son kullanıcıya gidiyor. Bu son kullanıcıya gitmenin belli sebepleri var; daha kaliteli, daha katma değerli mal üretelim dediğimiz zaman bizim son kullanıcıya çok yakın olmamız lazım. Bunların hepsi belli bir çalışma gerektiriyor. Arada tüccar olduğu zaman bunu yapmanızın imkanı yok. Ben bu politikanın geri tepeceğini ve üreticilerin bir zaman sonra son kullanıcıdan elini ayağını çekeceğini düşünüyorum. Her sektörde böyle olmuştur bu. Çünkü son kullanıcıları takip etmek, sayıları ve beklentileri açısından hiç kolay değil. Arada mutlaka tedarikçi firmalar olmalı…
O zaman da çelik servis merkezleriyle organik bağlar kurulabilir. “Benim ürünümü yayacaksın, ben de seni destekleyeceğim” düşüncesi geliştirilebilir. Ama bu da bütün çelik servis merkezlerine malzeme vereceğimiz anlamına gelmez. Avrupa’da da bu böyle olmuş. Her bir çelik servis merkezi, bir üreticiyle çalışıyor. Üretici de o ÇSM’nin başka firmadan ürün temin etmesine izin vermiyor, bir nevi bayilik sistemi diyebiliriz. Bunu Türkiye’de ne zaman görürüz bilmiyorum.
Çelik servis merkezi, galvanizleme ve boyama hatlarınızın yer aldığı tesislerden ve bu tesislerin üretim kapasiteleri hakkında bilgi alabilir miyiz?Dilme ve boy kesme hatlarımızla hizmet verdiğimiz çelik servis merkezimiz 400,000 mt kapasiteyle çalışıyor. İskenderun ve Dilovası’nda olmak üzere 2 galvaniz hattımız toplam 900,000 mt ve yine iki ayrı tesiste Boya hattımız toplam 400,000mt kapasite ile hizmet veriyor.
MMK Metalürji olarak iç pazardan ne kadar pay alıyorsunuz / almayı hedefliyorsunuz? Bunun dışında ihracata yönelik neler yapıyorsunuz?Öncelikle Galvanizli ve boyalı sac pazarlarında pazar payımız hızla artıyor. Yerli üretim açısından baktığımızda galvanizli sac iç pazarında piyasaya yeni giren bir fabrika olmamıza rağmen önemi bir yer edindik. Boyalı ürünlerde ise açık ara pazar lideriyiz. İhracat oranlarımızın ise 30-40 % oranlarına çıkarak bu seviyelerde seyretmesi muhtemel. İhracat oranlarımız artarken bir yandan da iç piyasada daha katma değerli malzeme tedarikine kayıyor olduğumuz için, önemli olan konunun bu sektörlerden ne kadar pay alıyor olacağımız olduğunu düşünüyoruz. Örneğin Beyaz eşya va Otomotiv yan sanayiine girmiş bulunuyoruz. Yapı sektöründe, özellikle sandviç panel üreticilerinin ihtiyaçlarının en az 70%’sini karşılamaktayız ve bu oran artmaya devam ediyor. Bizim hedefimiz bu gibi sektörlerde söz sahibi olmak.
Ülkemizde üretimi yapılmayan ve ithalat yoluyla temin edilen “Niş” ürünlerin üretimini yapmayı düşünüyor musunuz? Bu alanlarda ne gibi çalışmalarınız var? Sadece beyaz eşya sektörü dahi niş bir pazardır ve son yıllarda yeni boya türleri, yeni aplikasyonlarla bu pazar kabuk değiştirmekte. Biz de bu taleplere karşılık vermekteyiz. Yurt dışındaki bazı ihracat bölgelerimizde yeni aplikasyonların ihracatını, o bölgelerde uzun vadeli anlaşmalar yapan müşterilerimize tedarik ediyoruz. Bunun yanında birkaç ülkenin en büyük yassı çelik tedarikçisiyiz. Bu ülkelerde galvanizli ve boyalı ürünlerin yanısıra asitli sacların ihracatı ile de önemli rol oynamaktayız.
Türkiye jeopolitik konum olarak stratejik bir bölgede yer alıyor. Bu açıdan bakıldığında Türk demir çelik sektörünün (özellikle yassı çelikte) geleceği hakkında neler düşünüyorsunuz?Fiziksel olarak çok diplomatik denebilecek bir bölgede yer alıyoruz. doğuya, batıya, kuzeye ve güneye yakınız. Aynı zamanda kültürel açıdan da benzer bir konumdayız. Çok sayıda farklı kültürle ortaklık yapabilecek esnekliğe sahibiz. Aynı zamanda gelişmekte olan ülkelerin bir adım önünde giderek geliştiğimiz için, bu ülkelerin ihtiyaçlarını çok rahat kavrayabiliyor ve hatta liderlik yapabiliyoruz. Gelişmekte olan ülkelerde hızla artması beklenen nüfusun katlanarak artacak olan ihtiyaçlarına tedarikçi olabilmek için çok hazır olduğumuzu düşünüyoruz. Bu durum özellikle yassı ürünlerin tedariki açısından çok önemli çünkü bu ürünlerin değeri çok daha kolay farkedilir olacak.
MMK’yı farklı kılan ve sizlere önemli bir ayrıcalık sağlayan stratejik öneme sahip bir limanınız var. Bu liman hakkında bizlere neler söyleyebilirsiniz?Bizim limanımızı, İskenderun bölgesindeki en iyi liman olarak tanımlayabiliriz. Oradaki bütün üreticilere hizmet veriyoruz. Demir çelik üreticilerinin bir çoğu bizimle çalışıyor, onun haricinde değişik sektörlere de hizmet veriyoruz. Yavaş yavaş antrepo hizmeti vermeye başlıyoruz. İhracat gemilerinin çoğu bizim limanda yükleniyor. Limanımız 2010 yılından bu yana bölgeye hizmet veriyor ve ürünlerimizin dışında önemli katma değer kaynaklarımızdan birisi… Yılda 12 milyon Mt yükleme-boşaltma kapasitesiyle 100,000mt dwt’e kadar olan her türlü dökme yük, genel kargo, hurda, konteynır gemileri ve Ro-Ro gemileri yanaştırılabiliyor. Limanın 1800 metre uzunlukta gemi yanaştırma yeri bulunuyor. Su derinliğinin 15 metreye kadar ulaşması nedeni ile limana en büyüğü 100.000 DWT olmak üzere toplam 12 gemi aynı anda yanaştırılabiliyor. Limanımızda kılavuzluk ve römorkaj hizmetleri 24 saat aralıksız olarak veriliyor. Tesiste 4 adet sıvı atık tankı, kimyasal arıtma sistemi ve evsel arıtma sistemi bulunuyor.
Kısa ve uzun vadede hayata geçirmeyi düşündüğünüz proje ve hedefler hakkında bizleri bilgilendirir misiniz?Daha önce belirtmiş olduğumuz gibi katma değerli sektörlerdeki payımızı artırmak en önemli hedefimiz. Bunun yanında bulunduğumuz bölgeleri ve de çalışanlarımızı destekleyici sosyal çalışmalarımız, bu bölge insanına verdiğimiz değeri ifade ediyor olacak.
2013 yılının ikinci yarısında çelik piyasalarında (fiyatlar, arz, talep vs.) nasıl bir seyir bekliyorsunuz?Dünya ekonomilerinin büyüme oranlarının planlanan seviyelerde kalması halinde; 3. çeyrek tatillerden ötürü mevsimsel olarak yavaşlama aylarıdır ve son çeyrekte ise hareketlilik başlar; bu sürecin benzer şekilde devam edeceğini düşünüyoruz.
Mehmet ÇAKMUR Kimdir?ODTÜ Endüstri Mühendisliği mezunu olan Mehmet Çakmur, iş hayatına 1990 yılında başladı ve 2002 yılına kadar demir çelik konusunda uzman olarak değişik şirketlerde çalıştı. 2002 yılında MMK Rusya fabrikasının Türkiye temsilcisi olarak çalışmaya başladı ve 2011 senesi Nisan ayına kadar bu göreve devam etti. 2011 yılı Mayıs Ayında MMK Metalurji Fabrikasında İhracat Müdürü olarak görev aldı. 2011 yılı Aralık ayından bugüne kadar MMK Metalurji Satış Direktörlüğü görevini yürütüyor. İki çocuk babası ve İstanbul’da yaşıyor.
Kaynak: Demir Çelik Store Dergisi / Temmuz 2013 Sayısı
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir:
Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın
görüşüne aykırı olabilir.