Murat Tuğutlu: “Paslanmaz Sektörünün Yükselme Döneminde Olduğu Tartışılmaz”
Garanti Çelik’in, Türkiye paslanmaz çelik sektörüne Tayvan’dan ilk ithalatı gerçekleştirdiklerini belirten firma sahibi Murat Tuğutlu, Garanti Çelik ile iş yapmak demek, ürünlerini ve uygulama alanlarını çok iyi tanıyan uzmanlarla çalışmak olduğunun ifade ediyor.
Tuğutlu, müşteri memnuniyeti üzerine odaklanmalarının ve profesyonelleşmelerinin, firmalarına sürekli artan iş hacmi ile ödüllendirilmesine ve gelişmesine katkı sağladığını söylüyor. İyi tanımlanmış satın alma süreci ve titiz tedarikçi değerlendirme sistemi sayesinde, bir ürün Garanti Çelik tarafından kabul edilmeden önce ölçü, yüzey, kimyasal ve mekanik özellikler gibi konularda sıkı bir denetime tabi tutulduğunu söyleyen Tuğutlu, amaçlarının, siparişlerin hazırlanıp, yüklemeye hazır hale getirildikten sonra müşterilerine mükemmel bir ürün teslim etmek olduğunun da sözlerine ekliyor. Söyleşimizde, kalite de ve miktar da bir adım önde olmak, piyasaya güvenilir ve her talebe yanıt verecek ürünler sunulmasının temin edileceğini belirten Murat Tuğutlu çalışmaları ve sektörle ilgili sorularımızı yanıtladı.
Ağırlıklı olarak hangi sektörlere ürün temin ediyorsunuz?
Endüstriyel projelere ve bu projelerin ihtiyacına göre özel üretim malzemelerinin tedarikini sağlıyoruz. Bu endüstriyel projelere örnek vermek gerekirse; tesis yatırımları, petro kimya tesisleri, arıtma projeleri, tanker projeleri, denizdeki tanker gemi projeleri gibi… Bunun haricinde sürekli ithalat pozisyonundayız. İthalatta da stoklama sureti ile ürünleri
hem yerli imalat sanayisine hem de dekorasyon imalat sektörüne tedarik ediyoruz.
Sektöre ilk adım attığınız günden bugüne sektördeki ve firmanızdaki değişikler nelerdir?
1995 senesinden beri paslanmaz çelik sektörü içerisinde bulunmaktayım. O zamandan bu zaman bizim sektörümüzde çok şey değişti. Özellikle 2000’li yıllardan sonrasında paslanmaz çelik ve paslanmaz boruya yöneldik. 90’lı yıllarda, talebin bilinçli gidişatı ile şimdiki arasında büyük farklar var. O yıllarda Avrupa’nın ürettiği ikinci kalite ürünler
Türkiye’ye geliyordu. Fabrikalar bu hatalı ürünleri bahçelerindeki bir baskete biriktiriyorlardı.
Geçmişte bir Hollanda fabrikasına yaptığımız bir ziyarette, fabrika müdürü bize fabrikayı gezdirdi, üretim hatlarını tanıttı. Gezimiz bittiğinde ufak tefek hatalarından dolayı bahçede bulunan defolu ürünlere göstererek “Bunlar da sizin için” dedi. Zaten biz oraya ikinci kalite ürünleri talep ederek gitmiştik; çünkü Türkiye’de indirimli ürünlere talep vardı. O an, “Neden böyle ürünlere razı olalım?” diye düşündüm. Sonrasında uzak doğudaki bazı ülkelerde dikişli boru üretiminin çok ilerlemiş olduğunu gördüm; çünkü Amerika’ya göre üretim yapıyorlardı. 70’li yıllarda yatırımlar çok iyi oturtulmuş. Bizde olmayan yatırımlar, onlarda 30 yıl öncesinde mevcuttu. Biz de Avrupa’dan ikinci kalite ürün talep edeceğimize, birinci sınıf ürünümüzü başka kaynaklardan temin edelim dedik ve Türkiye’de daha önce gerçekleştirilmemiş Tayvan’dan ithalatı gündeme getirdik.
O zamanlar bu girişim epey ses getirdi. Birinci sınıf mamul Avrupalı rakibine oranla piyasada daha çok beğenildi. “Neden ikinci sınıf istemediğimiz ürünü alalım?” dedik ve istediğimiz ürünü istediğimiz kalitede, istediğimiz ebatlarda, istediğimiz zaman sipariş edelim fikriyle yola çıktık. İthalat politikamız, ucuz ürün, spot ürün takibi peşinde koşturmak yerine, “Gerçekte talep nedir?”, “Biz ne istiyoruz?” bunu üretelim, ürettirelim yurtdışından getirttirelim mantığıyla hareket ettik. 2000’li yılların başından beri 200’ün üzerinde Marin Project dediğimiz kimyasal tanker gemi tedarikimiz oldu. Bunun haricinde Türkiye’de birçok endüstriyel yatırıma, a’dan z’ye projenin ihtiyacına göre malzemeleri, boru ekipmanlarını üreterek, istenilen klasifikasyonda, kalitede ve zamanda başarıyla teslimatını gerçekleştirdik.
Paslanmaz çelik kullanıcıları malzeme kalitesi konusunda ne kadar bilinçli?
Müşterilerimiz endüstriyel projelerde mühendislik hizmeti alıyorlar. Mühendislik hizmeti aldıkları için doğru yönlendiriliyorlar; dolayısıyla olumsuz bir şey yok. Piyasada dekorasyon sektörüne yönelik bu işin imalat ve ticaretini yapan taşeron ve imalatçılar konusunda bazen olumsuzluklar yaşanabiliyor. Böyle olumsuzluklar arz talep meselesine göre zaman zaman kendini gösterebiliyor. Bu durumunda rekabetten kaynaklandığını ve doğal olduğunu düşünüyorum.
Bizim ürünlerimiz yarı mamuldür. Bunun anlamı nedir? Siz bu ürünü alıp evinize götürmüyorsunuz. Ürünü imalatçı ya da endüstriyel bir sektör alıyor; nihai ortaya çıkaracağı üründe kullanıyor. Dolayısıyla buradaki kullanıcı sanayici ve imalatçı, bu zaten işini bilmekle yükümlü... Bilmiyorsa da öğrenecektir. Ama şöyle bir şey söz konusu; ülkemizde paslanmazın alternatif kalite malzemesi olarak kullanılması tam oturmuş değil. Temel olarak 304-316 dediğimiz paslanmaz kaliteleri revaçta. Türkiye olarak bu konuda biraz geriyiz; batıdaki gibi detaylı bir kullanım söz konusu değil.
Ülkemizde paslanmaz çeliğin kullanımız sizce yeterince yaygın mı?
Türkiye’nin bir paslanmaz çelik ülkesi olmadığını söyleyebiliriz. Bunun nedeni refah seviyesi de olabilir, ham madde üretim altyapısının henüz oluşmamış olması da olabilir; ancak paslanmaz sektörünün yükselme döneminde olduğu ise tartışılmaz. Bu yükselme dönemi çoktan başlamış bir süreçtir. Ham madde ve yarı mamul üretiminin
başlamasının bu yükselişi desteklediğini söyleyebiliriz.
Bu yükselişte hükümetin etkili olduğuna inanıyorum. Yeni teşvik politikası insanları yükseliş beklenti içerisine sokuyor; seçilen yol şu an itibariyle doğru gibi gözüküyor. Aslında bu bir süreç bugünden yarına olacak bir şey değil. Bunların hepsi ölçek, hesap ve yatırım meselesi… Düğmeye basılarak yeni bir sürecin başladığına inanıyorum ben.
Paslanmaz çelik sektörünün en büyük sorunlarından biri olan düşük nitelikli ürünler hakkında neler düşünüyorsunuz?
Paslanmaz Store Dergisi’nin daha önceki röportajlarında bu konu hakkında okuduğum bazı şikayetler ve eleştiriler vardı. Ben bu konunun arz talep dengesiyle ilgili olduğuna inanıyorum. Özellikle dekorasyon sektöründe talep edilen kalite düzeyi artacağına tam tersine düşüyor. Yani ürünün daha incesine daha uygununa yönelme hali var piyasada. Bu rekabetten ya da talebin bu yönde olmasından kaynaklanabilir. Bunu siz engelleyemezseniz…
Bir de, “Yarı mamullerde kalitesiz ürünlerin ithalatını keselim, yerli üretime destek verelim” gibi bir yaklaşım gözlemliyorum. Bu görüşün çağımıza uygun bir yaklaşım olduğunu düşünmüyorum. Mesela borularda “anti-damping soruşturması”na başvuru var. Sanırım BORUSAN yaptı bu başvuruyu. Bu objektif değil bence; çünkü yerli üretime destek vermek için yola çıkarsanız, bu yaklaşım bazı kesimlerin haksız kazanç temin etmesine yol açabilir. Tabii gerekli denetimler, anti soruşturma yapılır, incelenir… Bulgulara göre ne derece gerçek ne derece değil karar verilebilir. Böyle bir başvuru yapıldı diye anti-damping uygulanıyor denilemez. Gerekli araştırma ve soruşturmadan sonra böyle bir durumun olup olmadığı ortaya çıkabilir. Civar ülkelerde gözlemlediğim, başta Rusya olmak üzere, bazı ülkelere anti damping vergisi uygulanıyor, %20 oranında, bazı ülkelerdeyse bu vergi uygulanmıyor. Bu durumun ‘işaret etmek’ olduğunu düşünüyorum; oradan alma da buradan al der gibi… Bu uluslararası ticaretin mantığına aykırı bir şey… Ülkemizin bu hataya düşmeyeceğini umuyoruz ve yakın zamanda neticelerini bekliyoruz.
Kısa ya da uzun vadede gerçekleştirmeyi düşündüğünüz proje ve hedefleriniz var mı?
Yurtdışı endüstriyel projeleri takip ediyoruz. Özellikle Irak’taki bir endüstriyel projenin tedarikini son iki senedir gerçekleştiriyoruz. Komşu ülkelerle de yatırımlarımız var. Piyasadaki rekabet ve yatırımlar sonsuz değil... Bir daralmadan bahsetmek mümkün… Bu durumu da, yurtdışındaki projeleri takip ederek aşmaya çalışıyoruz. Bunun haricinde de ithalatlarımız devam ediyor. Yurtiçindeki ithalatçıların taleplerine yönelik ithalatlarımız da devam etmekte.
2012 yılının son çeyreği için neler öngörüyorsunuz?
Bu yıl için büyük beklentilerimiz yok; çünkü ham madde fiyatları yılbaşından beri sürekli bir düşüş trendinde. Tabii ki bu da talebi zayıflatıyor. Talep yönünde şu an için iyi bir ortam yok. Yani bu sene içinde birden büyük bir değişim beklemiyoruz.
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir:
Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın
görüşüne aykırı olabilir.