Petrol, gelirleri dünyadaki dengeleri değiştiriyor..
Petrol ihraç eden ülkeler 3–5 yıllık kazanımlarını bir yıla sığdırmaya başladılar. Bu durum petrol ihraç eden ülkeleri adeta çıldırttı.
Petrol ihraç eden ülkeler 3–5 yıllık kazanımlarını bir yıla sığdırmaya başladılar. Bu durum petrol ihraç eden ülkeleri adeta çıldırttı.
Ne derdi tarihteki devlet adamları: “Elinde petrolün varsa, yiyecek ekmeğin de olur içecek suyun da” Gerçekten de petrol, dünya ekonomisinin, insan hayatının en önemli unsurlarından biri… Ne var ki son dönemlerde petrol fiyatları tüm sektörlere yön vermeye başladı. 2003 yılında 30$ olan petrolün varili 2008 yılı Mayıs ayı itibariyle 127$’ı gördü. Petrol ihraç eden ülkeler 3–5 yıllık kazanımlarını bir yıla sığdırmaya başladılar. Bu durum petrol ihraç eden ülkeleri adeta çıldırttı.
Özellikle Arap ülkeleri denizleri doldurup, üzerlerine alternatif şehirler kuruyor bir taraftanda çölleride Dubai’ye alternatif yeni şehirler inşa etmeye başladılar.
Arap Şeyhleri sürekli olarak dünyanın çeşitli ülkelerinden toprak satın alıyorlar. Petroldeki bu tırmanış yatırımlarla birlikte demir çelik fiyatlarını da yukarı doğru hareket ettirdiğini unutmamak gerekiyor.
İran nükleer güç üzerinde çalışmalarını sürdürürken, Rusya ise her alanda yeniden yapılanıyor. Uzakdoğu’da Çin, son yıllarda yapmış olduğu ekonomik manevralarla çok farklı bir konuma geldi. Nüfusunun 1/3’ünü kırsal kesimlerde barındıran Çin, sanayisinin gelişmesiyle birlikte kırsaldan metropollere olan göçe alt yapı hazırlamakla meşgul. Petrol fiyatlarındaki bu durum özellikle Rusya’nın yüklü miktarlarda kazanç elde etmesiyle dünyanın gelecekteki dengelerini de değiştirmesinin yollarını açacak.
Petrol kaynaklarının ve dağıtım yollarının kontrolü nedeniyle küresel çapta sürdürülen gizli savaşta, Batı giderek güç kaybediyor. Yeraltı kaynaklarını tüketen, üretimini başta Çin olmak üzere doğuya kaydıran Batı, “Tüccarlık” yaparak geçimini sürdürmeyi planlıyor. Bu durum kendi içerisinde işsizler ordusu oluşturuyor. Gelecek yıllarda iş göçünün güzergâhı tersine dönebilir. Genç nüfusu her geçen gün azalan ve yaşlanan Batı, Doğulu tüccarların dünya ticaretini de eline almalarının önüne geçemeyecek gibi görünüyor. Batılı ülkeler dünya sahnelerinde artık ikinci rollere razı olmayı kabul ederler mi? Bu şimdilik zor görünüyor. İlginç olan ise tam üyelik için 10 – 15 yıllık bir süreçten bahseden AB’ye Türkiye’nin taviz üstüne taviz vermesi… Fazla söze gerek yok; komşu ülkelerin neler yaptığına baksak yeterli aslında. Türkiye de kendini yeniden konumlandırmalı, çeşitli alternatifler geliştirmeli ve yatırım önceliklerini belirlemelidir… Ama biz hala önümüze konan suni konuları tartışıyoruz, bilimle, sanatla, eğitimle alakasız bir toplumuz. Bol bol dizi izleyip, televizyon başında sabahlıyoruz.
Hala geç kalmış sayılmayız… Ülke olarak birleşmeli ve bütün olmalıyız. Gelecek nesillere dinamik, ekonomisi güçlü ve bölgesinde söz sahibi olan bir ülke bırakmak için başımızı ellerimizin arasına alıp düşünmeli, gereken hamleleri yapmalıyız. Sağlıcakla kalın…
Mustafa Aslan
Demir Çelik Store Genel Kordinatörü
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir: Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın görüşüne aykırı olabilir.