TMMOB Sanayi Kongresi 2011’in Sonuç Bildirisi açıklandı
TMMOB adına Makina Mühendisleri Odası Sekretaryalığında düzenlenen, on sekizinci Sanayi Kongresi “Bölgesel Kalkınma Öncelikli İstihdam Odaklı Sanayileşme” temasıyla, 16-17 Aralık 2011 tarihlerinde Ankara Milli Kütüphane Konferans Salonu’nda, 742 kayıtlı delegenin katılımıyla gerçekleştirilmiştir.
TMMOB adına Makina Mühendisleri Odası Sekretaryalığında düzenlenen, on sekizinci Sanayi Kongresi “Bölgesel Kalkınma Öncelikli İstihdam Odaklı Sanayileşme” temasıyla, 16-17 Aralık 2011 tarihlerinde Ankara Milli Kütüphane Konferans Salonu’nda, 742 kayıtlı delegenin katılımıyla gerçekleştirilmiştir.
Dünya ve Türkiye ekonomisinin genel değerlendirilmesi; sanayide politikalar, değişimler; teknoloji, enerji, çevre; bölgesel kalkınma; tarım, maden, gıda sektörlerine yönelik alan araştırmaları; sanayide istihdam; mühendisler ve mesleki eğitim; sanayide finansman, yabancı sermaye ve yatırımlar; günümüz sanayileşme politikası ve alternatif öneriler oturumlarında 21 bildiri sunulmuş; kriz sonrası ekonomik süreç ve sanayileşmede ortaya çıkan sorunlar, sektörel ve bölgesel eşitsiz gelişme bazında ayrıca ele alınmıştır. Sanayimiz; üretim, ihracat ve ithalat, istihdam, teknoloji ve katma değer ile finansman ve yatırımlarda yabancı sermaye olguları ayrıntılı bir şekilde irdelenmiştir. İki gün boyunca dile getirilen görüşlerden hareketle hazırlanan Sonuç Bildirisi, aşağıda özet olarak kamuoyunun dikkatine sunulmaktadır.
Türkiye bölgesel ve küresel oyunların odağında krizin içine doğru itilmektedir. Ekonomik tedbir ve uygulamalar cari açığı düşürememiş, dövizin ve faizlerin değişimini önleyememiştir. Orta Vadeli Planlar ile Sanayi Strateji Belgesi böyle bir ortamda devreye girmiştir. Ekonomik büyüme ve sınai üretimdeki artış, ithalatın trajik fırlayışı, 100 milyarı aşan dış ticaret açığı, büyüyen kamu borç stoku ile birlikte sürdürülebilir olmaktan uzaktır.
Sanayide küresel rekabeti ön plana çıkaran yöntem, strateji ve modeller, Kalkınma Ajanslarının kurulması ve uygulamaları ile, bölgesel rekabet ve KOBİ kümelenmelerine de girmiştir. Makro düzeyde cazibe merkezleri, OSB ve KSS’lerin rekabeti, bölgelerdeki kaynakların plansız kullanımına yönelik kurumsallaşmalar, mikro düzlemde esnek üretim, yalın üretim, toplam kalite yönetimi ve benzeri yapılanmalarla sürmektedir. Bu durum, kârın azamileştirilmesi, ücretlerin düşürülmesi, istihdamın azaltılması, mühendisin işlevsiz duruma getirilmesiyle at başı gitmekte, sanayide fason üretim ve taşeronlaşma yaygınlaşmaktadır.
Sanayide yatırım, üretim, ihracat, istihdam ve ithalatın yapısında dönüşüm sürmekte ve dışa bağımlılık bu yapıya damgasını vurmaktadır. Katma değeri düşük ürünlerin ihracatı, ithalatın hızlı artışı ile sürmekte, dış ticaret açığı dolayısıyla cari açık büyümektedir. Ülke kaynaklarına ve işgücüne dayanmayan bir büyüme ekonomiyi aşırı ısıtmakta, dengeleri bozmaktadır.
Türkiye sanayinin önemli sorunlarından biri de, yatırım ve üretimde bölgelerarası eşitsiz ve dengesiz dağılım gerçeğidir. Bölgelerdeki yatırım eşitsizliği ciddi toplumsal, ekonomik sorunların kaynağını oluşturmaktadır. Son on yılda Marmara, Ege ve İç Anadolu bölgelerinin toplam sınai yatırımlarındaki payı % 72’yi aşarken, Doğu, G. Doğu Anadolu, D. Karadeniz ve D. Akdeniz bölgelerinde bu oran % 19’lara düşmüştür. Katma değer dağılımında da durum farklı değildir. Marmara, Ege ve İç Anadolu 2010 yılında sanayi katma değerinin % 82’sini diğer bölgeler ise % 18’ini almıştır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun payı yalnızca % 5,5’tir. Gerçek bir bölgesel planlama ve bölgesel kalkınma politikası yoktur. Esnek yönetim ve serbest yerel dinamikler anlayışına dayandırılan “bölgesel kalkınma” yaklaşımı, kamu öncülüğündeki ulusal/merkezi–bölgesel kalkınma perspektifini dışlamaktadır. Gelir dağılımının bölgesel eşitsizliği çarpıcı, trajik ve adaletten uzak bir tablo sergilemekte; kalkınmanın ve sanayileşmenin planlanmasını zorunlu kılmaktadır.
Kapitalist ülkelerin pek çoğunda görülen mali krizin ülkemizi etkileyeceği öngörülmektedir. Siyasi ve ekonomik yaptırımlar büyük ölçüde emeği ile geçinen geniş bir kesimi etkileyecek, yeni vergiler, harçlar ile adil olmayan sosyal uygulamalar gündeme gelecektir. Toplumsal ve ekonomik mücadele, dünyan ve Türkiye’yi daha çok ısıtacaktır. Sanayi Kongresi 2011’de oluşturulan öneriler aşağıda özet halinde kamuoyuna sunulmaktadır.
• Planlama, sanayileşme ve kalkınma, istihdam odaklı ve bölgesel eşitsizliği giderecek öncelikli yapılanma ile ayrılmaz bir bütündür. Ekonominin önemli bir sektörü olan imalat sanayi, toplumsal gelişmeyi esas alan planlama yaklaşımına dayalı yüksek katma değerli bir üretim ve teknoloji politikasıyla dışa bağımlı yapıdan üretken, ülke kaynaklarına ve bölgesel kalkınmaya yönlendirilerek tanımlanmalıdır.
• Sanayi fason üretim ve taşeronlaşmayı ön plana çıkaran küresel rekabeti temel aldığı sürece, dışarıya bağımlı ithalat girdileri ve düşük katma değerli ihracat ile cari açık artmaya ve kamu borç stoku büyümeye devam edecektir. Sanayi Kongrelerimizin önerdiği istihdam odaklı ve bölgesel kalkınma öncelikli planlama yaklaşımı, çalışanların gelir dağılımını düzeltecek, işsizliği ortadan kaldıracak, ekonomik, toplumsal, kültürel gelişmeyi sağlayarak refahı kitlesel olarak yayacak ilke ve araçları kapsamaktadır. Yatırımlar da bu esaslar çerçevesinde ülke sathına yayılacaktır.
• Sanayi katma değerini artırmanın yöntemi; tasarım, Ar-Ge, inovasyona yönelik harcamaların öncelikli sektörlerde yoğunlaştırılarak, yerli kaynaklara, nitelikli işgücüne ve mühendislik alt yapısına dayandırılan bir planlamanın yapılmasıdır. Burada kamu yararı benimsenmeli, bilim, teknoloji kurumları ve üniversiteler bağımsızlaştırılmalıdır.
• Sanayide üretimin Organize Sanayi Bölgeleri, Küçük Sanayi Sitelerinde yaygınlaştırılması, teknopark ve Ar-Ge projelerinin teknolojiyi ve katma değeri artıracak ürün ve üretim süreçlerine yöneltilmesi zorunludur. KOBİ’lerin kriz sonrası hasarlarını onaracak teknik ve mali destekler ile krediler yaygınlaştırılmalıdır. Uzun süreden beri yapılmayan sanayi envanteri çıkarılmalı, sistematik bir veri tabanı ile güncelleştirilmelidir.
• Çalışma süreleri en uzun olan ülkelerin başında mesaili 53.7 saat ile Türkiye gelmektedir. Bu süreler düşürülmeli, mesai yerine istihdam artırılması, iş güvenliği ve işçi sağlığı önlemleri denetlenmelidir.
• Türkiye’de günde 220 iş kazası olmakta ve üç işçi ölmektedir. Ölümlü iş kazalarında Türkiye Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü sıradadır. Bugünkü sanayi düzeninde hem reel ücretler düşmekte hem de uzun iş şartları ve kısa izin süreleri ile çalışanlar yoğun sömürü ve ağır koşullarda çalışmaktadır. İşyerleri güvensiz, çalışanlar sağlıksızdır. İşsizlik sanayi de % 15, genç nüfusta % 25’tir. Sanayinin planlanması bu açıdan da önem taşımaktadır.
• İnsan emeğini değersizleştiren üretim ve sanayi politikalarını önleyici tedbirler ile kamusal merkezi bir planlama ve denetim gerekmektedir. Emeği, mühendisliği, bilimi, tekniği, sanayileşmeyi toplumsal refah amacına doğru yönlendirmek gereklidir. Kapitalizmin azami kâr hırsı uğruna her krizde yıkıma uğratılan üretici güçler ve insan potansiyelini gözden çıkarma yönelimine karşı durmalıyız. Emeğin varoluşu insanın varoluşudur. Bu varoluş biçimi korunmalı, insanca kılınmalı, geliştirilerek geleceğe aktarılmalıdır.
Kamu yararına planlama, istihdam odaklı, öncelikli sektörlerde bölgesel kalkınmaya yönelik sanayileşmenin gerçekleşebilmesi, demokrasinin ilke ve kurumlarıyla egemen olduğu, insan hakları ve özgürlüklerin uygulandığı, toplumsal barışın sağlandığı bir ortamın oluşturulması ile olanaklıdır. Demokrasi ve kalkınmanın bütünleşik ve birbirini geliştiren olgular olarak var olduğu bilinmelidir.
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir:
Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın
görüşüne aykırı olabilir.