Türkiye'yi lojistikte bölgesel liderlik tatmin etmeli mi?
Türkiye, bölgede birçok konuda olduğu gibi lojistik sektöründe de liderdir... Ancak Cumhuriyetin 100. yılında, dünyanın en yüksek potansiyellerine sahip toplumunu bölgenin liderliği tatmin etmeli mi?
Muzaffer Tuna
DKV Euroservice
Doğu Avrupa ve Ortadoğu Bölge BaşkanıTürkiye, bölgede birçok konuda olduğu gibi lojistik sektöründe de liderdir... Ancak Cumhuriyet’in 100. yılında, dünyanın en yüksek potansiyellerine sahip toplumunu bölgenin liderliği tatmin etmeli mi?
Bu toprakların insanları daha 11. yüzyılda hedeflerini ‘batı’ olarak belirlemişken, 100 yıl geriye gitmiş İran, bölünmüş Irak, müflis Yunanistan, ortalama bir vilayet büyüklüğündeki Bulgaristan ile mi karşılaştırmalı kendini?
Yanıt acı ve gerçek. Türkiye Avrupa liginden oldukça uzakta ama bölgesinde mutlu.
Avrupa ile fark kapanır mı? Oldukça güç. Öncelikle bizim lojistiğe bakışımız maliyet odaklı. Dünya ise katma değere odaklanmış durumda. Bizde küçük sermayeler ile büyük işler çevirmek çabası varken dünyada nakit yönetimi şirket içinde hükümran olmuş durumda. Ülkemiz düşük katma değerli mallar cenneti. Ürettiğimiz, ithal ya da ihraç ettiğimiz malların çok büyük oranı düşük fiyatlı mallar. Bu kapsamda, lojistik hasılasının yüksek olması da mümkün değil. Hasıla düşük olunca, maliyet çemberi dışına çıkılamıyor, düşünce, model üretilemiyor, verimliliğe bile odaklanılamıyor. Çünkü verimlilik çalışmaları hem iş gücüne, hem de ekipman yatırımlarına muhtaç...
Durum umutsuz mu? Bu kadar devinimi yüksek bir demografik yapıda her şey mümkündür. İmkansız zaman alır. Ancak her şey doğru anlama, planlama, yatırım, koordinasyon, kaynak kullanımı ve ulusal hedeflerle gerçekleştirilebilir. Ulusal ulaşım politikalarından çok ulusal lojistik planlarının yapılması, teşvik edilmesi, gereğinde uygulamanın dayatılması zaruridir.
Türkiye önümüzdeki 10 - 15 yılda, üretim bakımından küresel bir oyuncu olmayacaktır. Küçük Çin, Avrupa’nın Çin’i yakıştırmaları boştur; ekonomi modelleri tamamen farklıdır. Ülke olarak sanayi üretimi liginde ‘süper lig’e çıkmadan ‘lojistik süper ligi’ne çıkabilmek pek olası değildir. Öne sürülen bölgesel liderlik, Türkiye’yi ‘süper lig’e taşımaz ancak ‘baş altı’ ülkeler sınıfında yukarıya çeker. Bölge ülkeleri, üretenden çok tüketen ülkeler olmak sıfatıyla zaten lojistik süreçleri sorunlu ülkelerdir. Türkiye’ye benzer yapıları nedeniyle ne lojistik teknolojisinde gelişmeyi zorlayabilirler, ne de kendileri bölgsele bir rekabet yaratabilir. En iyi senaryoda Türkiye firmaları için daha büyük cirolar ve görece yüksek karlılıklar sağlayabilirler; bu da kısa ömürlü olacaktır.
Bölgesel liderliğin ana koşulu Türk limanlarının çok daha büyük ölçeklerde çalışan limanlar olması ve tüm bölgeye entegre demiryolları ve kabotaj içi denizyolu ile bağlanabilmesidir. Karayolu ulaşımı sadece çok acil sevkiyatlar için elzem olabilir, halihazırda yurtiçi insan ve mal taşımaları mevcut yol potansiyelini doldurmaktadır. Limanların bitişik bölgeleri lojistik merkezler olarak tasarlanmalı ve şehrin dışına direkt otoyollar ile bağlanmalıdır.
Lojistik ancak ölçek büyüterek fayda yaratabileceğimiz bir sektördür. Bu ölçek firmaların mevcut büyüklüğüne bağlı olarak yaratılamadığı için ancak devlet eliyle yaratılabilir. Devletin teşvik edici ve kısıtlayıcı önlemleri (arsa tahsisi, yol yasakları v.b.) ile lojistik merkezler çalışır duruma geldiğinde firmalar bazında ölçek küçük kalsa da yaratılacak sinerji ile büyük ölçek avantajları sağlanabilir.
Türkiye son 10 yılda en hafif tabiri ile lojistik bakış açısını değiştiren firmalar ortaya çıkarmaya başladı. Bu secvindirici bir gelişmedir. Birkaç firmanın artık Avrupa çapında oyuncular olduğu bir gerçektir. Ancak çok uluslu firma olmak ile küresel firma olmak arasında derin bir fark vardır. Çokuluslu firmalar, firmanın kurulduğu ülke yasalarına, geleneklerine uygun davranırlar. Oysa küresel firmalar tüm dünyaya seslenmek üzere kurulmuşlardır ilk günden. Ancak bu farkı tartışabilmek bile sektörde yıllarını geçirmiş biri olarak beni mutlu ediyor. Özellikle Ekol, Intercombi, Borusan, Mars, Barsan firmaları artık ürün/model taklidinden kendi modellerini ürettikleri aşamaya geçmiş bulunuyorlar ve gerek ekonomik güçleri, gerekse sağlam yapıları ile Avrupalı orta/büyük boy firmalarla rekabet edebilecek düzeydeler. Bu firmaların yurtdışında kendi ofisleri, tesisleri, yatırımları var. Bunlar çok önemli gelişmeler.
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir:
Sivas İş Dünyası. Editöryal görüş, yazarın
görüşüne aykırı olabilir.